Ali Haydar Koyun
[email protected]
Aileden Topluma Engellilik Algısı
05 Kasım 2025 15:15Toplumların engelliliğe bakışı çoğu zaman yasa metinlerinden ya da toplumsal kampanyalardan değil, evlerin içinde kurulan cümlelerden anlaşılır. Engelli bireylerin toplumsal hayatta karşılaştığı ayrımcılığın ilk filizlendiği yer ne yazık ki en güvenli olması gereken alan, yani ailedir. Birçok aile engelli bireyi koruma refleksiyle, farkında bile olmadan onu karar alma süreçlerinden dışlayarak, bağımsızlığını zedeler. Bu durum, yalnızca bireyin özgüvenini değil, toplumsal katılımını ve kişisel gelişimini de olumsuz etkiler.
Sağlamcı zihniyet ailede başlar.
Eğer bir ailede biri engelli, diğeri engelli olmayan iki çocuk varsa, ebeveynler çoğu zaman her cümleye “tek sağlıklı çocuğum” diyerek başlar.
Çünkü engelli olmayan çocuğu bir tür “hayat sigortası” olarak görürler.
Bu bakış açısı yalnızca kelimelerde kalmaz; davranışlara, beklentilere, aile içindeki rollerin dağılımına kadar sirayet eder. Engelli birey, çoğu zaman kırılgan, edilgen ve korunması gereken biri olarak görülürken; engelli olmayan çocuk hem kendi hayatını yaşaması hem de ileride kardeşinin sorumluluğunu alması beklenen “kurtarıcı” figüre dönüştürülür.
Oysa bu algı temelden yanlıştır.
Çünkü engelli olmak, birey olmayı ortadan kaldırmaz.
Her engelli birey, Bağımsız Yaşam Hakkı’na sahiptir.
Bu yazımda, sağlamcılığın nasıl toplumsal bir sorun hâline geldiğini, ailedeki tutumların bireyin yaşamını nasıl şekillendirdiğini ve engelli bireylerin Bağımsız Yaşam Hakkı bağlamında neden daha çok desteklenmesi gerektiğini tartışacağız.
Sağlamcılık Nedir?
“Sağlamcılık” (ableism), bireylerin bedensel veya zihinsel yeterliliklerine göre değer gördüğü, engelli bireylerin ise bu ölçütlere uymadıkları için dışlandığı ya da önemsizleştirildiği bir düşünce sistemidir. Sağlamcı zihniyet, çoğu zaman farkında bile olunmadan dile yerleşmiş ifadelerde ya da iyi niyetli görünen davranışlarda kendini gösterir. Bu zihniyetin temelinde, yalnızca ‘sağlıklı’ bireylerin üretken, bağımsız ve değerli olduğu inancı yatar. Engellilik ise bu perspektiften bir “eksiklik”, bir “yük” ya da bir “talihsizlik” olarak değerlendirilir.
Ailede Sağlamcılık: Gizli Ayrımcılık
“Tek sağlıklı çocuğum” ifadesi, ilk bakışta sıradan bir tanım gibi görülebilir. Ancak bu cümle, engelli çocuğun “sağlıksız”, “eksik” ya da “normal dışı” olarak algılandığını gösterir. Dahası, diğer çocuğun ‘hayat sigortası’ olarak konumlandırılması, engelli bireyin ileride bağımsız bir yaşam süremeyeceği, sürekli bakım ve destek ihtiyacı içinde olacağı varsayımına dayanır. Bu da aslında çocuğun özne olmaktan çıkarılıp nesneleştirilmesi anlamına gelir.
Aile içinde eşitsiz sevgi dağılımı, beklentilerin yalnızca “sağlam” çocuğa yüklenmesi, engelli çocuğun sürekli korunması, kollanması veya göz ardı edilmesi gibi davranışlar, bireyin özgüvenini zedeleyerek onun toplumsal hayata katılımını da sekteye uğratır.
Bağımsız Yaşam Hakkı: Lüks Değil, Haktır
Engelli bireylerin en temel haklarından biri Bağımsız Yaşam Hakkıdır. Bu hak, bireyin kendi kararlarını verebilmesi, yaşamak istediği yeri seçebilmesi, eğitim ve iş hayatına erişiminin olması, sosyal hayata katılabilmesi gibi temel yaşam alanlarını kapsar. Ancak sağlamcı bir aile yapısı, çocuğun henüz erken yaşlardan itibaren kendi adına karar vermesini engeller.
Engelli bireylerin “özel” muameleye değil, “eşit” fırsatlara ihtiyacı vardır. Ne sürekli bakıma muhtaç görülecek kadar edilgen, ne de hayranlık duyulacak kadar istisnai bir konuma yerleştirilmelidir. Her birey gibi onların da sıradan olma, hata yapma, gelişme ve kendi yaşamlarını şekillendirme hakkı vardır.
Toplumun Yansıması: Kamusal Alanda Sağlamcılık
Ailede başlayan sağlamcı anlayış, zamanla topluma sirayet eder. Okullarda “ekstra sorumluluk”, iş yerlerinde “risk” olarak görülme, kamusal alanda “yardıma muhtaç birey” algısı odaklı yaklaşımlar hep bu zihniyetin ürünüdür. Bunların hepsi, o ilk cümlede gizlidir: “Benim sadece tek sağlıklı çocuğum var.” Oysa engelliliğe bakış açımızı bireyin hakları temelinde dönüştürmediğimiz sürece, toplumsal eşitlikten söz etmek mümkün değildir.
Ne Yapmalı?
Dil Dönüşmeli: Engellilikle ilgili kullanılan dilin ayrımcı değil, kapsayıcı olması gerekir. “Engelli ama zeki”, “yine de başarılı” gibi ifadeler bile bilinçli bir şekilde terk edilmelidir.
Aile İçi Eğitim Artmalı: Ailelere yönelik bilinçlendirme programları, engelli bireyin haklarına ve potansiyeline dair farkındalık oluşturmalıdır.
Bağımsız Yaşam Modelleri Desteklenmeli: Kamu politikaları, bireyin kendi ayakları üzerinde durabileceği sistemleri (kişisel asistanlık, erişilebilirlik, eğitim ve istihdam olanakları) yaygınlaştırmalıdır.
Medya Temsili Değişmeli: Engellilik hâli bir “drama” ya da “ilham verici başarı öyküsü” dışında da var olabilmelidir.
Sözün özü olarak:
Sağlamcı zihniyet, bireyin kimliğini görmezden gelen, onun yerine sınırlayıcı bir çerçeve çizen görünmez bir duvardır. Bu duvarı yıkmak, yalnızca yasal reformlarla değil, aile içinde başlayan düşünsel bir dönüşümle mümkündür. Çünkü engelli olmak, birey olmamak anlamına gelmez. Tam tersine, her engelli birey, potansiyelini gerçekleştirebilmek için yalnızca fırsata ve eşitliğe ihtiyaç duyar. Aileler, bu değişimin ilk ve en güçlü halkası olabilir.
Birey hakları ekseninde engellilik konusunu ele alırken aile içi tutumların etkisini görünür kılmayı amaçladığım bu yazıdaki amacım, suçlayıcı değil, dönüştürücü bir bilinçle hareket etmek ve her bireyin eşit yaşam hakkına sahip olduğunu yeniden hatırlatmaktır.
Engellilik, bireyin yaşamını yeniden düzenleme ihtiyacı doğurabilir; ancak bu, bireyin değersizleştiği veya kendi hayatına dair söz hakkını yitirdiği anlamına gelmez. Tam aksine, toplumsal eşitliğin gerçek ölçütü, bireylerin çeşitliliğini kabul etmek ve bu çeşitliliği desteklemektir.
Bu yüzden dönüşüm, dışarıdan değil içeriden başlamalıdır. Ailelerin bakış açısını dönüştürmeden, yasalarda yapılan değişiklikler ne kadar iyi niyetli olursa olsun tam anlamıyla karşılık bulmaz. Engelli bireylerin haklarını konuşurken, önce kendi dilimizi ve niyetimizi gözden geçirmeliyiz.
Çünkü her birey gibi, engelli bireyler de kendi yaşamlarının öznesi olmaya layıktır.
Yorumlar (0)
Yazarın Diğer Yazıları
Eğitimde Erişilebilirlik: Fırsat Eşitliği mi, Ayrıcalıklı Alan mı?
13 Ekim 2025 15:15
Tasarımdan Denetime Türkiye Gerçeği
17 Eylul 2025 15:15
Acı bir hikâyenin adıdır “Bulunmaz Hint Kumaşı”
27 Ağustos 2025 15:15
Kırılgan Yüreğin Sessiz Vedası
04 Ağustos 2025 15:15
Bir Vefa Kitabının Hikâyesi
24 Temmuz 2025 15:15
Erişilebilirlik: Bir Lütuf Değil, Haktır
09 Temmuz 2025 15:15
SARI ÖKÜZ’Ü VERDİĞİMİZ GÜN
26 Haziran 2025 15:15
KÜLLER ARASINDA KALAN ÇOCUKLAR
02 Haziran 2025 15:15
Zihinlerdeki Engeli Aşmak
14 Mayıs 2025 15:15
Gurur Duyuyorum
27 Nisan 2024 15:15
Seçimler Bir Hizmet Yarışı Olmalıdır
21 Mart 2024 15:15
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü
08 Mart 2024 15:15
Kelebek Düşleri
26 Şubat 2024 15:15
Enkazlar Altında Geleceğe Umutla Yürümek
08 Şubat 2024 15:15
SÖZÜN ÖZÜ
02 Ocak 2024 15:15
Vefa örneği gösteren Gürkan’a teşekkürler
21 Kasım 2023 15:15
Atasözleri ve Deyimlerimizde Engelliler – 3 –
16 Kasım 2023 15:15
Atasözleri ve Deyimlerimizde Engelliler – 2 –
08 Kasım 2023 15:15
Atasözleri ve Deyimlerimizde Engelliler – 1 –
01 Kasım 2023 15:15
Engellilere verilen değerin göstergesi
25 Eylul 2023 15:15
İnsan kendini bulduğu kalbe bağlanır…
14 Ağustos 2023 15:15
Yapılması gerekenler çok ama çok basit…
22 Temmuz 2023 15:15
Doğal Afetlerde En Çok Mağdur Olanlar
04 Mayıs 2023 15:15
Depremin ardından düşündürücü gelen rakamlar
10 Nisan 2023 15:15
Hak kaybı olmayacak mı denilmişti?
03 Nisan 2023 15:15
Her kitaplık bir hapishaneyi kapatır.
09 Ocak 2023 15:15
Unutmayın ki sizler sorumlusunuz
03 Aralık 2022 15:15
İyi ki bu fani dünyadan Yücel Ablamız gelip geçmiş
08 Kasım 2022 15:15
EXPO 2028 Kapsamında Erişilebilirlik
05 Ekim 2022 15:15
Gelen gitti, ömür bitti, sorunlar ise bitmedi…
01 Eylul 2022 15:15
Engelsiz bir Türkiye hayal mi oluyor?
05 Ağustos 2022 15:15
Vefa sadece İstanbul’da bir semt adı değildir
16 Temmuz 2022 15:15
ENGELLİLER KANUNU, OLDU ÖTELEMENİN YOLU!
07 Temmuz 2022 15:15
Gidenlerin Ardından Teşekkür Sağanağı
04 Temmuz 2022 15:15
Bakışlarımızla son kez sessizce vedalaştık
23 Haziran 2022 15:15
İki Yıl Aradan Sonra Gerçekleşen Kitap Fuarı
25 Mayıs 2022 15:15
Hemdert, Hemdem Olanların Kitabı 'Can'ım Tenimden Ayrıldı'
26 Nisan 2022 15:15
Her Şey Engelsiz Bir Malatya İçin
10 Nisan 2022 15:15
Kızlarınızı ve oğullarınızı iyi yetiştirin
08 Mart 2022 15:15
Bir türlü erişilemeyen Erişilebilirlik
17 Şubat 2022 15:15
Rakamlarda Büyük Güç de Zayıf Topluluk
11 Ocak 2022 15:15
Bu bir suç duyurusu yazısıdır!
20 Aralık 2021 15:15
Ayrımcılığa Karşı Çıkılan Günde Yaşatılan Ayrımcılık
14 Aralık 2021 15:15
Caklar, Cekler ve Cuklar Faslı
03 Aralık 2021 15:15
İyilik yapmak isterlerken kötülük yapıyorlar
09 Kasım 2021 15:15
'İçimde koparken toz duman, dışımda her şey süt liman
'
05 Ekim 2021 15:15
Kaldırımlar işgal altında!
24 Eylul 2021 15:15
Bir insan lokantaya neden gider?
10 Eylul 2021 15:15
İşgüzar Görevlilerin Yaptıkları Hatalar
28 Ağustos 2021 15:15
Belge tamam, peki ya ceza
21 Haziran 2021 15:15
112 Çalışanları Ne Yapıyor?
10 Haziran 2021 15:15
Orkestrada Es Geçilen Erişilebilirlik Enstrümanı
31 Mayıs 2021 15:15
Canım tenimden ayrıldı
21 Mayıs 2021 15:15
Konu engelliler olunca, üç maymunu oynamaya devam!
22 Nisan 2021 15:15
Makam mı insanı yüceltir, insan mı makamı yüceltir?
05 Nisan 2021 15:15
İki Ülke, Bir Konu ve Aradaki Fark
24 Mart 2021 15:15
Çözüm getirmek Gürkana kısmet olacak mı?
08 Mart 2021 15:15
Biz üç kişiydik, Bedirhan Nazlıcan ve ben
16 Şubat 2021 15:15
'Bu ayıp kimindir?'
04 Şubat 2021 15:15
Bu da Benim Kırmızı Çizgim
21 Ocak 2021 15:15
SMAlı çocukların kaderi sosyal devletin elinde
18 Aralık 2020 15:15
'Erişilebilirlik Yılı'nda yanıtsız kalan erişilebilirlik soruları
03 Aralık 2020 15:15
Talebiniz ilgili müdürlüğe iletilmiştir.
24 Kasım 2020 15:15
Timsah gözyaşları dökmenin kimseye faydası yoktur
06 Kasım 2020 15:15
Engelliler adıyla resmen sömürülüyorsunuz!
26 Ekim 2020 15:15
Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir
10 Ekim 2020 15:15
ÖSYMnin fendi EKPSSyi yendi
17 Eylul 2020 15:15
Kural tanımaz toplum olmuşuz
21 Temmuz 2020 15:15
BASINA VE KAMUOYUNA
18 Temmuz 2020 15:15
Vuslata ermemiz mahşere mi kalacak?
07 Temmuz 2020 15:15
Sözlerinizde sevginiz gibi sahte ve yalan!
23 Haziran 2020 15:15
Sevgi bir toplumu koruyan en güçlü kalkandır
12 Haziran 2020 15:15
Sahi, elinize ne geçti?
04 Haziran 2020 15:15
Engelli insanları kim koruyacak?
28 Mayıs 2020 15:15
Gökkuşağı renklerinden birini daha yitirdik
13 Mayıs 2020 15:15
Ben bunun olacağına inanıyorum
01 Mayıs 2020 15:15
Engelli kişiler, kendilerini terk edilmiş hissediyor.
21 Nisan 2020 15:15
Çok geç kalınmış olunabilir!
10 Nisan 2020 15:15
CORONADAN ONCE (CO), CORONADAN SONRA (CS)
01 Nisan 2020 15:15
Malatyada engelli mücadelesinin bittiği tarih
21 Mart 2020 15:15
Sana ne arkadaş, size ne arkadaş?
10 Mart 2020 15:15
Sana ne arkadaş, size ne arkadaş?
10 Mart 2020 15:15
Çözümün yolu yasaları uygulamaktan geçer!
24 Şubat 2020 15:15
Acil Eylem Planlarında Engellilere Yer Yok
14 Şubat 2020 15:15
Acil Eylem Planlarında Engellilere Yer Yok
14 Şubat 2020 15:15
Görülmeyen, duyulmayan engellilerin sessiz çığlıkları
05 Şubat 2020 15:15
CİMER: Malatya'da Erişilebilirlik Belgesi alan bina yok
16 Ocak 2020 15:15
