Ali Haydar Koyun
[email protected]

Acı bir hikâyenin adıdır “Bulunmaz Hint Kumaşı”

27 Ağustos 2025 23:17

Piyasada çok zor ve ender bulunan ya da bir benzeri daha bulunmayan, maddi ve manevi olarak üstün değere sahip canlı veya cansız bir eşya veya nesne için kullandığımız bir deyim vardır: "Bulunmaz Hint Kumaşı."

Bu deyimi zaman zaman gündelik hayatımızda kinaye amacıyla da kullanırız. Kendini, aklını, özelliklerini çok değerli sanan, “Ben olmazsam hiçbir şey yapamazsınız” düşüncesiyle üstünlük kompleksi taşıyan, oysa hiçbir özelliği ve yeteneği olmayan insanlar için, “Kendini bulunmaz Hint kumaşı mı sanıyorsun?” şeklinde kinayeli bir ifade kullanırız.

Peki, bu deyimin nereden kaynaklandığını ve ne amaçla söylendiğini hiç düşündünüz mü? Doğrusunu söylemek gerekirse, okuduğum bir yazıya kadar ben de hiç düşünmemiştim. “Bulunmaz Hint Kumaşı” deyiminin ardında acıklı bir hikâye olduğunu, o yazıyı okuyana kadar bilmiyordum.

Evet, hüzünlü ve acıklı bir dramın ardından söylenen bu deyimi sizlerden de birçoğunun hiç bilmediğine, hiç duymadığına eminim.

Deyimin Kökeni ve Tarihsel Arka Planı

“Bulunmaz Hint Kumaşı” deyiminin çıkış noktası, 18. yüzyılın ikinci yarısında Hint kumaşının bir anda piyasadan çekilmesi üzerine dillendirilerek günümüze kadar gelmiştir. Neden mi oldu? Nasıl mı oldu? Bazı internet sitelerinden derlediğim yazıyı gelin birlikte okuyalım.

Sömürgeci devletlerin başında gelen İngilizlerin dünya üzerinde sömürge amacıyla işgal ettiği ve en fazla acı çektirdiği ülkelerden biri de Hindistan'dır. İngilizlerin Hindistan'ı işgal ederek sömürge altına alışı, 1612'de British East India Company şirketi aracılığıyla başlar. British East India Company şirketi, 17. yüzyıl boyunca ülkenin önemli şehirlerinde ticari merkezler kurar. Hindistan, demir, kömür gibi madenlerin işletilmesiyle birlikte çay ve pamuk üretimi açısından da oldukça bereketlidir.

1757 yılında şirket, artık neredeyse bir devlete dönüşmüştür. İngilizlerin düzenli ordularının karşısında küçük Hint prenslikleri bir bir düşmektedir. 1803 yılına gelindiğinde ise İngilizler, Hindistan'ın Pencap bölgesi hariç ülkenin genelini sömürgeleştirmiştir. Pamuk üretimi oldukça kazançlı bir sektördür. Hindistan’ın verimli topraklarında ucuz iş gücüyle üretilen pamuklar gemilerle İngiltere'ye götürülerek kumaş yapılmaktadır. Tekstil fabrikalarında üretilen bu kumaşların yine Hindistan'a pazarlanması planlanmıştır. Ancak bu girişim, İngilizlerin büyük bir hayal kırıklığı yaşamasına yol açar. Çünkü Hintliler, ucuz olmasına rağmen İngiliz kumaşını beğenmiyor ve daha pahalı olduğu halde yerli ürünlerini almayı tercih ederler. Ülkede bir türlü ithal kumaş kullanımı yaygınlaşmamaktadır.

İngilizlerin Vahşi Yöntemi ve Deyimin Ortaya Çıkışı

Bu durum karşısında İngilizler ne yapmıştır dersiniz? İşte dram kokan hikâye tam da bu noktadan sonra başlamıştır.

İngiliz şirket yönetimi, Hintlilere yönelik çok caydırıcı bir yönteme başvurur. Hint kumaşını piyasadan kaldırmak ve kendi ürettikleri kumaşları satabilmek için canice bir yönteme başvururlar. El tezgâhlarında kumaş dokumalarını engellemek için Hintli çıkrıkçıların parmaklarını kestirirler. Düğüm atmalarını engellemek amacıyla özellikle de başparmaklarını kesmişlerdir. Parmak dışında eli ve kolu kesilenler de vardır.

Parmakları, eli, kolu kesilenler öyle üç beş kişi değildir; bunların sayısı neredeyse 100 bin kişidir. On binlerce insan bu caniliğe kurban gitmiştir. Hintli çıkrıkçı insanların parmakları, eli, kolu kesilmesinin ardından Hint kumaşı birden ortadan yok olur. Artık Hint kumaşını dokuyabilecek ustalar olmadığı için Hint kumaşı da bulunmaz olmuştur. Hint kumaşının yok olmasıyla pazar tamamen İngiliz ürünlerine kalmıştır.

Böylece, İngiliz kapitalizminin bir sonucu olarak “Bulunmaz Hint Kumaşı” deyimi ortaya çıkar. Açgözlü kapitalizm dedikleri yine kazanmıştır!

Sözün özü olarak, bundan sonra “Bulunmaz Hint Kumaşı” deyimini her söylediğimde, parmakları kesilen on binlerce Hintliyi hatırlayarak İngilizlerin yaptığı bu insanlık dışı uygulamayı hatırlayacak ve unutmayacağım. Bu acı dolu hikâyenin ışığında, dilimizdeki deyimlerin ne kadar derin ve çoğu zaman trajik kökenlere sahip olabileceğini bir kez daha anlıyoruz.

Yorumlar (0)

Kalan karakter : 450
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!

Yazarın Diğer Yazıları

Kırılgan Yüreğin Sessiz Vedası
04 Ağustos 2025 23:17

Bir Vefa Kitabının Hikâyesi
24 Temmuz 2025 23:17

Erişilebilirlik: Bir Lütuf Değil, Haktır
09 Temmuz 2025 23:17

SARI ÖKÜZ’Ü VERDİĞİMİZ GÜN
26 Haziran 2025 23:17

KÜLLER ARASINDA KALAN ÇOCUKLAR
02 Haziran 2025 23:17

Zihinlerdeki Engeli Aşmak
14 Mayıs 2025 23:17

Gurur Duyuyorum
27 Nisan 2024 23:17

Seçimler Bir Hizmet Yarışı Olmalıdır
21 Mart 2024 23:17

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü
08 Mart 2024 23:17

Kelebek Düşleri
26 Şubat 2024 23:17

Enkazlar Altında Geleceğe Umutla Yürümek
08 Şubat 2024 23:17

SÖZÜN ÖZÜ
02 Ocak 2024 23:17

Vefa örneği gösteren Gürkan’a teşekkürler
21 Kasım 2023 23:17

Atasözleri ve Deyimlerimizde Engelliler – 3 –
16 Kasım 2023 23:17

Atasözleri ve Deyimlerimizde Engelliler – 2 –
08 Kasım 2023 23:17

Atasözleri ve Deyimlerimizde Engelliler – 1 –
01 Kasım 2023 23:17

Engellilere verilen değerin göstergesi
25 Eylul 2023 23:17

İnsan kendini bulduğu kalbe bağlanır…
14 Ağustos 2023 23:17

Yapılması gerekenler çok ama çok basit…
22 Temmuz 2023 23:17

Doğal Afetlerde En Çok Mağdur Olanlar
04 Mayıs 2023 23:17

Depremin ardından düşündürücü gelen rakamlar
10 Nisan 2023 23:17

Hak kaybı olmayacak mı denilmişti?
03 Nisan 2023 23:17

Her kitaplık bir hapishaneyi kapatır.
09 Ocak 2023 23:17

Unutmayın ki sizler sorumlusunuz
03 Aralık 2022 23:17

İyi ki bu fani dünyadan Yücel Ablamız gelip geçmiş
08 Kasım 2022 23:17

EXPO 2028 Kapsamında Erişilebilirlik
05 Ekim 2022 23:17

Gelen gitti, ömür bitti, sorunlar ise bitmedi…
01 Eylul 2022 23:17

Engelsiz bir Türkiye hayal mi oluyor?
05 Ağustos 2022 23:17

Vefa sadece İstanbul’da bir semt adı değildir
16 Temmuz 2022 23:17

ENGELLİLER KANUNU, OLDU ÖTELEMENİN YOLU!
07 Temmuz 2022 23:17

Gidenlerin Ardından Teşekkür Sağanağı
04 Temmuz 2022 23:17

Bakışlarımızla son kez sessizce vedalaştık
23 Haziran 2022 23:17

İki Yıl Aradan Sonra Gerçekleşen Kitap Fuarı
25 Mayıs 2022 23:17

Hemdert, Hemdem Olanların Kitabı 'Can'ım Tenimden Ayrıldı'
26 Nisan 2022 23:17

Her Şey Engelsiz Bir Malatya İçin
10 Nisan 2022 23:17

Kızlarınızı ve oğullarınızı iyi yetiştirin
08 Mart 2022 23:17

Bir türlü erişilemeyen “Erişilebilirlik”
17 Şubat 2022 23:17

Rakamlarda Büyük Güç de Zayıf Topluluk
11 Ocak 2022 23:17

Bu bir suç duyurusu yazısıdır!
20 Aralık 2021 23:17

Ayrımcılığa Karşı Çıkılan Günde Yaşatılan Ayrımcılık
14 Aralık 2021 23:17

Cak’lar, Cek’ler ve Cuk’lar Faslı
03 Aralık 2021 23:17

İyilik yapmak isterlerken kötülük yapıyorlar
09 Kasım 2021 23:17

'İçimde koparken toz duman, dışımda her şey süt liman…'
05 Ekim 2021 23:17

Kaldırımlar işgal altında!
24 Eylul 2021 23:17

Bir insan lokantaya neden gider?
10 Eylul 2021 23:17

İşgüzar Görevlilerin Yaptıkları Hatalar
28 Ağustos 2021 23:17

Belge tamam, peki ya ceza
21 Haziran 2021 23:17

112 Çalışanları Ne Yapıyor?
10 Haziran 2021 23:17

Orkestrada Es Geçilen Erişilebilirlik Enstrümanı
31 Mayıs 2021 23:17

Can’ım tenimden ayrıldı…
21 Mayıs 2021 23:17

Konu engelliler olunca, üç maymunu oynamaya devam!
22 Nisan 2021 23:17

Makam mı insanı yüceltir, insan mı makamı yüceltir?
05 Nisan 2021 23:17

İki Ülke, Bir Konu ve Aradaki Fark
24 Mart 2021 23:17

Çözüm getirmek Gürkan’a kısmet olacak mı?
08 Mart 2021 23:17

Biz üç kişiydik, Bedirhan Nazlıcan ve ben
16 Şubat 2021 23:17

'Bu ayıp kimindir?'
04 Şubat 2021 23:17

Bu da Benim Kırmızı Çizgim
21 Ocak 2021 23:17

SMA’lı çocukların kaderi sosyal devletin elinde
18 Aralık 2020 23:17

'Erişilebilirlik Yılı'nda yanıtsız kalan erişilebilirlik soruları
03 Aralık 2020 23:17

“Talebiniz ilgili müdürlüğe iletilmiştir.”
24 Kasım 2020 23:17

Timsah gözyaşları dökmenin kimseye faydası yoktur
06 Kasım 2020 23:17

Engelliler adıyla resmen sömürülüyorsunuz!
26 Ekim 2020 23:17

Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir
10 Ekim 2020 23:17

ÖSYM’nin fendi EKPSS’yi yendi
17 Eylul 2020 23:17

Kural tanımaz toplum olmuşuz
21 Temmuz 2020 23:17

BASINA VE KAMUOYUNA
18 Temmuz 2020 23:17

Vuslata ermemiz mahşere mi kalacak?
07 Temmuz 2020 23:17

Sözlerinizde sevginiz gibi sahte ve yalan!
23 Haziran 2020 23:17

Sevgi bir toplumu koruyan en güçlü kalkandır
12 Haziran 2020 23:17

Sahi, elinize ne geçti?
04 Haziran 2020 23:17

Engelli insanları kim koruyacak?
28 Mayıs 2020 23:17

“Gökkuşağı renklerinden birini daha yitirdik”
13 Mayıs 2020 23:17

Ben bunun olacağına inanıyorum
01 Mayıs 2020 23:17

“Engelli kişiler, kendilerini terk edilmiş hissediyor.”
21 Nisan 2020 23:17

Çok geç kalınmış olunabilir!
10 Nisan 2020 23:17

CORONADAN ONCE (CO), CORONADAN SONRA (CS)
01 Nisan 2020 23:17

Malatya’da engelli mücadelesinin bittiği tarih
21 Mart 2020 23:17

Sana ne arkadaş, size ne arkadaş?
10 Mart 2020 23:17

Sana ne arkadaş, size ne arkadaş?
10 Mart 2020 23:17

Çözümün yolu yasaları uygulamaktan geçer!
24 Şubat 2020 23:17

Acil Eylem Planlarında Engellilere Yer Yok
14 Şubat 2020 23:17

Acil Eylem Planlarında Engellilere Yer Yok
14 Şubat 2020 23:17

Görülmeyen, duyulmayan engellilerin sessiz çığlıkları
05 Şubat 2020 23:17

CİMER: Malatya'da “Erişilebilirlik Belgesi” alan bina yok
16 Ocak 2020 23:17

Tüm Yazılar