Bahri Kayaoğlu
[email protected]

DEDEMİN KUŞLARI (Öykü)

14 Ağustos 2025 02:28

Dört, ya da beş yaşındaydım.

Harman zamanıydı.

Mehmetşirin amcamla birlikte harman üzerine konulan düvene oturmuştuk. Bir çift öküzün döne döne çektiği düveni ilk kez sürmenin heyecanı nefesimi kesiyordu.

Ne beynimizde boza pişiren güneşin sıcaklığı, ne öküzlerin ayağından kalkan tozları solumak, keyfimi bozamıyordu.

Günlerce süren harman zamanında sabahları erkenden kalkıp düvenin başına koşuyordum.

Düven üstünde çok önemli bir görevim vardı çünkü!

Dışkısını harman içine yapmasınlar diye pür dikkat öküzlerin kıçına bakıyordum.

Öküz, kuyruğunu dikleştirip yukarıya kaldırdı mı dışkısı geliyor demekti. Elimde tuttuğum genişçe tası hemen altına tutuyordum.

Tas, tepeleme dışkı dolardı...

*****

Düven üstündeki keyifli serüvenim nihayet bir gün bitti.

Buğday taneleri başaktan ayrıldı.

Sapları un-ufak oldu...

Sıra rüzgârın esmesini beklemeye gelmişti.

Yaklaşan sonbahar ayında şansımıza o gece rüzgâr güzelce esti.

Ahşaptan yapılmış patoz* harman yerine getirildi. Tozunu yaya yaya samandan ayrılan buğday taneleri çuvallara dolduruldu.

Değirmene gidecekler bir yana, tohumluklar bir yana istif edildi. Harman altı toplanıp ayrı çuvallara konuldu...

İlk dikkatimi çeken de bu çuvallar oldu.

Yanyana dizilmiş, boyumu aşan çuvallara minicik ellerimle dokunup, anneme sordum.

- Bunlar ne olacak anne?

- Dedenin kuşları yiyecek.

- Dedemin kuşları mı var?

- Var tabi.

- Hani nerede?

- Dışarıdaki bütün kuşlar dedenin kuşları. Kışın gelip yiyecekler.

- Kış ne zaman gelecek anne?

- Kar yağınca oğlum.

O günden sonra dışarıda gördüğüm her kuşa, 'dedemin kuşu' gözüyle baktım.

Ne kadar çoktular...

Ne kadar güzellerdi...

Her birinin ötüşü, ruhuma huzur veren ilk duyduğum müzik nağmeleriydi.

Kışın gelmesini sabırsızlıkla bekledim.

Dedemin kuşlarının gelip bir an önce yemlerini yemesini istiyordum...

*****

Nihayet ilk kar yağdı.

Akşamüstüydü.

Yüreğimi yerinden oynatan bir heyecan ve sevinçle dedeme koştum.

Büyük salondaki şömineye doldurduğu meşe odunlarını tutuşturmaya çalışıyordu.

Paltosunun eteğine yapıştım.

- Dede, dede kış geldi, haydi kuşlarına yem verelim.

Güldü.

Ayağa kalkarken beni kucaklayıp başımı tütün ve çürük meyve kokan paltosunun içine gömdü.

"Sabah olsun gider veririz", dedi.

*****

O gece sabaha kadar kar yağdı.

Pencerenin yanında serili yatağımda gözümü kırpmadan dışarıda lapa lapa yağan kara baktım. Milyonlarca beyaz kelebek gökyüzünde uçarak gelip, cama vurup üst üste yığılıyordu...

Günün ilk ışığında annem sıkıca giydirdi beni. Ayağıma kendi yaptığı yün çorap, başıma bere taktı.

Dedemin evine koştum.

Beni bekliyordu sanki.

Giyinmişti. Kalın yün paltosu omuzundaydı.

Küçücük elimi kocaman, sıcacık avucuna aldı.

Üşüyen parmaklarım anında ısındı.

Dışarı çıktık.

Kar hala ince ince yağıyordu...

*****

Dedemin, evlerimizin biraz dışında hangara benzer büyük bir yapısı daha vardı.

İki bölmeden oluşuyordu.

İlk bölmesine kışlık erzakımız konulurdu.

Buğday, mısır, çavdar, arpa, un, fasulye ve nohut. Ayrı ayrı bölmeleri olan tahtadan yapılmış bir ambar içindeydi.

Koyun postlarına doldurulmuş tereyağı, çökelek, tulumpeyniri, fıçı fıçı turşular, kara kovan balı petekleri yan yana dizili bir şekilde hangarın bir köşesinde dururdu.

Daha neler neler yoktu ki...

Kurutulmuş fasulye, biber, patlıcan, çeşit çeşit yenilir otlar...

Üst üste konulmuş dolmalık lahanalar, bal kabakları...

Sepetler dolusu elma, armut, ceviz meyveleri...

İkinci bölmesi hemen hemen boştu.

Sadece bir köşesinde annemin söylediği, dedemin kuşları için ayırdığı buğday, çavdar, arpa, mısır dolu yem çuvalları konulmuştu.

İlk girdiğimde anlam veremediğim bir durumla daha karşılaşmıştım. Duvarlarda uzun ağaç dallarından sıra sıra raflar yapılmıştı. Bunların neye yaradığını bilmiyordum.

Taki o güne kadar...

*****

Karın yağdığı o ilk gün dedem, elimden tutup beni bu yapının önüne götürdü.

Yaprakları dökülmüş ağaçların üstüne bir sürü kuş tünemişti. Yağan karın ıslattığı kanatlarını ara sıra çırpıp duruyorlardı.

"Dede", dedim

- Bu kuşlar senin mi?

- Benim tabi.

"Ama istersen artık senin de olabilirler", dedi.

Sevinçle havaya fırladım.

"İsteriiiim", dedim.

Başımı okşadı.

Kahkahalar atarak güldü yine...

*****

Boş olan bölmenin tahta kapısını içeri doğru iterek sonuna kadar açtı.

Girdik.

Daha iki adım atmamıştık ki, kuşlar başımızın üstünde uçarak içeriye doldular.

Daha önceki yıllardan alıştıkları belliydi.

Kumru, sığırcık, serçe, çıvgın, çalıkuşu, üveyik, söğüt bülbülü, kırlangıç, ardıç...

Çeşit çeşit kuşlar...

Duvarlardaki ağaç dallarına kondular.

Soğuktan korunacak güvenli bir yer bulmanın sevinciyle her biri kendi dilinde cıvıldayıp durdu.

İçerisi kuş sesleriyle doldu.

Dedem, yem çuvallarının yanına götürdü beni.

"Haydi, kuşlarına yem ver, acıkmışlardır" dedi.

Ağzını açtığımız çuvaldan avuç avuç aldığımız yemi bölmenin boşluğuna serptik.

Tüm kuşlar raflardan inip taneleri yemeye başladılar.

Aralarına girip sevinçten zıplayıp durdum.

Yaşasıııın...

Dedemin kuşları artık benimdi...

*****

O kış ayları boyunca depo bölmenin kapısı hep yarı açık kaldı. Kuşlar istediği zaman girip istedikleri zaman çıkıyorlardı.

Dedemle ben her sabah gidip onlara yem veriyorduk.

Bazı günler dedemden gizli gidip onlara yem verdiğim de çok olmuştur...

*****

Bahri Kayaoğlu / Dedemin Kuşları

*PATOZ: Tahılı döven, tohumları sap ve kabuğundan ayıran, tarım aletidir. "Harman makinesi" olarak da bilinir.

*****

Yorumlar (0)

Kalan karakter : 450
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!

Yazarın Diğer Yazıları

KARTAL TAVUK OLURSA!
16 Temmuz 2025 02:28

SEVDİĞİNİZ İNSANLAR İÇİN ZAMAN AYIRIN
24 Haziran 2025 02:28

BİR ÇOCUKLUK ANISI
15 Haziran 2025 02:28

NE OLDU BİZE?
14 Mayıs 2025 02:28

TIP ÖĞRENCİLERİNE DERS KONUSU OLDUM!
08 Mayıs 2025 02:28

65 YIL ÖNCE YAZILMIŞ BİR MEKTUP
20 Nisan 2025 02:28

Ö D L E K
02 Nisan 2025 02:28

CELAL BAYAR’I BAYILTAN GAZETECİ
15 Mart 2025 02:28

ÇERÇİ
18 Şubat 2025 02:28

SOYGUNU HAKEDENLER!
04 Şubat 2025 02:28

'LA DURUN BEN DE GELİYORUM!'
29 Ocak 2025 02:28

'ABE BU NE?'
27 Ocak 2025 02:28

KARA KAĞIT
20 Ocak 2025 02:28

BİR ZAMANLAR...
01 Ocak 2025 02:28

DERMAN BABA
29 Aralık 2024 02:28

BABAANNEMİN 'ÇİROK'LARI...
06 Aralık 2024 02:28

TEZKERE
02 Kasım 2024 02:28

100 YIL YAŞAMAK İSTER MİSİNİZ?
19 Eylul 2024 02:28

KENDİ KIÇINI ISIRAN İLK İNSAN!
05 Ağustos 2024 02:28

EVİN EN ÖKSÜZÜ BABALARDIR...
19 Haziran 2024 02:28

BIR TORBA TOZ ŞEKER!
11 Haziran 2024 02:28

BU İNGİLİZ KADIN KADAR OLAMADIK!
29 Nisan 2024 02:28

RAMAZAN GÜNLERİNDE PEK MÜHİM BİLGİLER!
07 Nisan 2024 02:28

CELAL BAYAR’I BAYILTAN GAZETECİ
01 Nisan 2024 02:28

Kanal Altı Çalışması
15 Şubat 2024 02:28

EŞREF DEDE
21 Ocak 2024 02:28

ÇERÇİ
07 Ocak 2024 02:28

DERMAN BABA
23 Aralık 2023 02:28

HAYATIMIZDAKİ 'KÜÇÜK' ŞEYLER
17 Aralık 2023 02:28

GERÇEK AŞK NEDİR?
13 Aralık 2023 02:28

BABAANNEMİN 'ÇİROK'LARI'*
06 Aralık 2023 02:28

MELİK GAZİ'NİN 900 YILLIK CESEDİNİ YEDİLER!
16 Kasım 2023 02:28

BİR ZAMANLAR MAFYA BABASIYDIM!
15 Kasım 2023 02:28

KUŞ, FİFİ’YE OKKALI BİR KÜFÜR ETTİ!
03 Kasım 2023 02:28

ÖKÜZLERİN KIÇINA BAKMAK
24 Ekim 2023 02:28

ANI DEFTERİ
23 Ekim 2023 02:28

Bir çocukluk anısı... MİSAFİR
03 Ekim 2023 02:28

HİÇ BİR TRENİN GELMEDİĞİ GAR
29 Eylul 2023 02:28

Gazetecilik dönemi anılarından: KAPICI OLDUM!
21 Eylul 2023 02:28

100 YIL YAŞAMAK İSTER MİSİNİZ?
14 Eylul 2023 02:28

'DİN ADAMLARININ ALDIĞI MAAŞ CAİZ MİDİR?!'
22 Ağustos 2023 02:28

YILANIN SU İÇTİĞİ YER
03 Haziran 2023 02:28

Ömer’in Odasında Kim Yattı?
06 Kasım 2022 02:28

Evin En Öksüzü Babalardır
20 Haziran 2022 02:28

MÜBAREK RAMAZAN AYINDA PİZZA TARİFİ...
14 Nisan 2022 02:28

Bir acı haber daha
12 Nisan 2022 02:28

RAMAZAN GÜNLERİNDE PEK MÜHİM BİLGİLER!
10 Nisan 2022 02:28

KÖY GÖÇÜREN
01 Mart 2022 02:28

BU İNGİLİZ KADIN KADAR OLAMADIK!
06 Aralık 2021 02:28

GAZETECİ MAFYA BABASI OLURSA…
10 Kasım 2021 02:28

Gazeteden Kovulunca Kapıcı Oldum
05 Kasım 2021 02:28

KANAL ALTI ÇALIŞMASI…
19 Ekim 2021 02:28

Tüm Yazılar