Rutinlerimiz bitti, aile/mahalle düzenimiz bozuldu, çarşılarımız, uğrak mekanlarımız tarih oldu.
Neredeyse 60 gündür bu durumdayız.
Gittiğimiz şehirlerden bir gün dönecek olmanın umudunu kaybetmeden ata yurdumuzun yolunu gözler olduk.
Memleketinden uzak ilk Ramazanı çoğumuzun.
Alışamıyor insan bazı şeylere, unutamıyor
öyle kolay;
Kışlanın kendine has duruşunu, Akpınar’ın hesapsız iftar telaşını, Kasap ve Balıkçı Pazarı’nın kendine özgü kokusunu, Bakırcıların kulağa nota sesi gibi gelen gürültüsünü, Şire Pazarı’nın kayısı tadındaki pazarlıklarını, Sıtmapınarı’nın sizi her adrese götüren kolaycılığını…
Kalanları arıyoruz bir umutla, fakat gelen haberler boğazımızda yumru etkisi bırakıyor.
-Çarşı pazarda hayat yok, en canlı sokaklarımız caddelerimiz yas tutar gibi kapkaranlık, hayat durmuş sanki, burası zor düzelir!
Bazıları da kalkmış daha hala şehri şöyle kuralımın, böyle yapalımın hesabını yapıyor.
-İki katlı olsun, şuraya yapılsın, burası şöyle olsun!
Efendiler efendiler !
Asıl siz bir an önce sosyal ve ekonomik hayatı canlandırın!
Dayayın kepçeleri/beton mikserlerini, yatay mimari usulüne uygun, Malatya’nın kültürünü yansıtacak dükkanları, çarşıları mevcut yerinde yapmaya başlayın bir an önce.
Başlayın artık şu mahallelerin/ceketlerin/ eski köylerin bahçeli, ruhu olan evlerini aslına uygun yapmaya!
Bakın o zaman hayat nasıl da normale dönüyor, bakın o zaman memleket hasretiyle yanıp tutuşanlar nasıl da dönüyor!