ALTIN
 2.468,19
DOLAR
 32,4306
STERLİN
40,3674
EURO
 34,5013

Bizim kuşak; doğal ve yeşil Malatya’yı doya doya yaşadığından dolayı  Malatya’yı ve güzelliklerini öve öve bitiremiyoruz. Övünmekte de haklıydık. Malatya demek güzellikler şehri idi. Yüce Allah Malatya’yı öz eli ile yaratmış.

MALATYA KONUŞMA DİLİ

Daha dün meşhur gurmemiz İbrahim Halil Kılıç yazmış. “Halkın Mutfağı Beşi bir yerde jürisinin” değerlendirmesinde Malatya Mutfağı baş köşede yer almış. Her ne kadar şivemizle, örf ve adetimizle, yemeklerimizle, doğal güzelliklerimizle, sebze ve meyvelerimizle oynanmış, bilerek veya bilmeyerek baltalar sallanmış, tahrip edilmeye çalışılmış, asıl yok edilmiş, sadece kırıntılar kalmış olmasına  rağmen Malatya’nın değerleri halen hatırlanabilmektedir. Başlığımda “gurebiye” kelimesi kullandım. Ama anlamayanlar için yazım dilinde de anlamını yazdım. Neden gurebiye dedim ?

 Malatya’nın konuşma şivesini yansıtmaya çalışırsın en başta tenkit çakma Malatya’lılardan gelir. Malatya’nın bir özelliğinden bahsedersin, en başta yakın çevren mırın kırın eder. Bu Selami Dede artık bunamaya başladı, Malatya deyip duruyor, Malatya’nın her şeyini abartıyor diyorlar. Onlar dedikleri kadar desinler bir yazmaya çizmeye örgetmeye(öğretmeye) nefes aldığımız sürece devam edeceyik(edeceğiz).

Malatya şivesinin yazıya dökülmesi için öncü olan değerli Şair ve yazar Necati Dikmen’i dahi Malatya’ca sözler kullanıyor diye tenkit ettiler. Bende yazı yazmaya başladığımdan itibaren Malatya yöresel şivesini yerine göre kullanırım. Bundaki amacımız Türkçeyi, edebiyatı bilmediğimiz anlamı çıkmasın. Gerek Necati Dikmen gerekse ben yazının ve Türkçenin daniskasını yazarız ve yazıyoruz da; Ancak bizim amacımız Türkçe kelimeleri edebi dilde kullanmaktan ziyade şivemizi yazıya dökmek, böylece Malatya ağzının unutulmasını ve dejenere olmasını bir nebze olsun engellemektir. Bakınız Malatya’nın değerli yazarı Necati Dikmen bu konuda ne diyor:

-Değerli Okurlar ve hemşehrilerim;

-Konuşma dilini yazıya dökmekte bir takım tereddütlerim vardı yirmi beş yıl önce, denemekte fayda var diye başladım. Ne derece başarılı oldum bilemiyorum. Ancak benden sonra bazı arkadaşların da bu yola baş vurmaları beni sevindirdi. Demek ki bu özlem varmış Malatya’lı hemşehrilerimde. Sayfama yeni gelen dostlarım da haberdar olsun, eskiyi anımsasın diye ve de gelen istekler doğrultusunda “Ben de Malatya’lıyım gardaş, haydin Malatya’da acığh dolanağ” dizelerini bir kez daha sayfamda yarından itibaren bölüm bölüm yayınlayacağım. Çoğu arkadaşlarım için tekrar olacağı için özür dilerim.”Ben de Malatya’lıyım gardaş dizeleri herhangi bir edebi iddia ile

- Kaleme alınmış değildir. Beğenenler de beğenmeyenler de sağ olsunlar. Ancak “Malatya’lılar böyle konuşmaz”. “ Malatya’lıyım ben böyle konuşma duymadım “ diyenlere bir çift lafım olacak. Sizler ya yaşınızın küçüklüğü nedeni ile bu ağza vakıf değilsiniz ya da bu ağzı kendinize yakıştırmıyor olabilirsiniz. Malatya’nın yerli aileleri yetmiş seksen sene önce böyle konuşuyorlardı.

Uzun lafın kısası Necati Kardeşim hissiyatımıza tercüman olmuş. Başka söze ne gerek var.

MALATYA GUREBİYESİNİN

ÖZELLİĞİ VAR MI?

Geçen gün Oğlum Cemal, Gelinim Gözde ve torunum Ayda aniden sürpriz yapıp ziyaretimize geldiler. Laf döndü dolaştı Malatya’nın kurabiyesine geldi. Malatya’nın kurabiyelerinin de meşhur olduğunu biliyordum tabii. Malatya kurabiyelerinin özellikli olduğunu ilk defa duyduk. Özelliği var mı bu kurabiyenin dediler ? Ne ise eşim bana destek çıktı Malatya kurabiyesinin güzel olduğuna inandırdık gibi. Malatya gurebiyesinin bu yazımda detaylı tanımını yazmak  ve Türk Patent Enstitüsünden coğrafi işaret aldığını söylemek ibreyi benim tarafıma çevirdi gibi.

Onlar İstanbul’a evlerine döndüler. Aklıma internetten Malatya gurebiyesini tattırmak va tanıtmak aklıma geldi. ısmarladım çocuklarıma kargo vasıtası ile gönderdim. Gurebiyeleri torunum Ayda’nın önüne koymuşlar yemeye başlamış. O sırada canlı olarak aradılar. Ayda’ya sordum:

-              Ayda Malatya gurebiyesini  begendin mi ? Ayda’dan tek kelimelik cevap geldi. Uzunca bir:

-              - Eveeet.

Oğlum Hüseyin Evren Yücel ve eşi Nurseven İzmirde. Bir paket Malatya Gurebiyesini  onlara da gönderdim. Gurebiyeyi almışlar ama onlardan haber çıkmamıştı. Bir gün sonra ben aradım hoş beşten sonra kurabiyeleri sordum. Oğlum almış işyerine götürmüş, arkadaşlarına ikram etmiş. Gurebiyemiz beğeni almış. Çok güzel düşünmüş maşallah…

 Rahmetl, annem Zehra Yücel Malatya yemeklerini ve kurabiyeyi muazzam lezzetli yapar ve hakkını verirdi. Kurabiyeyi Malatya değirmen unundan ve vita yağından yapardı. Annem senelerce yemeklerde Malatya tereyağını kullandı. Yaşlılığında doktorların tavsiyesi ile ayçiçeği yağına döndü. Tabi bizim damak lezzetimiz de tereyağsız, tuzsuz yemeklerin yapılması ile azaldı. Rahmetli annemi tenkit ediyor tereyağı kullanmasını istiyorduk. O da aksini savunuyordu. Bazan tereyağı ile ayçiçeği yağını karıştırarak bizi kandırmaya çalışıyordu.   

Aklıma Malatya yemekleri kitabının yazarı İbrahim Halil Kılıç geldi Allah’a şükür gurebiyemizi kaleme almış. Bakalım ne demiş: Ben Malatya yemeklerini yöresel biçimde yazılmasından ve söylenmesinden yanayım. Ancak İbrahim Bey kibarcasını yazıyor. Gurebiyeye kurabiye demiş.

MALATYA UN KURABİYESİ

MALZEMELER

1 ölçü margarin(İçerisindeki su oranı çok küçük olduğundan bu yağ tercih edilir)

1 veya 1,5 ölçek pudra şekeri( Tad ayarı arzuya göre değişir)

2 ölçü un(tam ölçü un yarı yarıya paket un ve yerli un denilen değirmen unu ile karıştırılır)

2 yemek kaşığı sıvı yağ.

1 avuç kayısı çekirdeği içi

YAPILIŞI:

Genişçe bir tencerede veya leğende yağı eritin. Hafifçe donmasını bekleyin. Soğuyunca el ile aynı yöne  çırparak yağı ağartın. Ağartma işlemi elle leğenin dibinde daireler çizmek suretiyle yapılmalıdır. Yaklaşık 250 defa el döndürüldüğünde yağ ağarmış olur. Ağarmış yağa pudra şekeri ve sıvı yağ karıştırarak elenmiş un ilave edip yoğurun. Yumuşak bir hamur hazırlayın. Bu hamuru yumurtadan biraz büyük parçalara ayırın. Yuvarlayın, hafif bastırarak yağlanmış tepsiye aralıklı dizin. İsterseniz üzerine kalıpla şekil de verebilirsiniz. Kaysı çekirdeğini her kurabiye ortasına bir adet yarıya kadar gömerek yerleştirin.

Bu kurabiyenin hamurunu yapmak kadar pişirilmesi de dikkat gerektirir.

Tepsiyi soğuk veya soğuğa yakın bir ısıda ılık fırına koyup 200 veya 250 derecede kurabiyeler açık pembe oluncaya kadar pişirin. Sıcak iken tepsiden çıkarılmaz. Soğumasını bekleyin.

Bu kurabiyenin saklama süresi çok uzundur. Tazeliğini en az bir ay korur.

İş başa düşdü haydi sizleri görek.

 

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.