ALTIN
 2.468,19
DOLAR
 32,4306
STERLİN
40,3674
EURO
 34,5013

Babası bir savaş gazisi, annesi ev kadınıydı. Göğsünde Kurtuluş Savaşı madalyasını taşırdı babası. Bir ilkokulda hademelik ediyordu. Kendi kendine okuma yazma öğrenmişti. Çocuklarına da, daha okula gitmeden okumayı yazmayı öğretirdi. Ailesinin sekiz çocuğundan biri olarak, hem erken yaşta okuma yazma öğrenmiş, hem de terzi çıraklığı yaparak babasının ekmek kavgasına omuz vermişti. Babaları yalnızca çocuklarının ekmeğini düşünmez, onlara Cumhuriyet ve Atatürk sevgisini de aşılamaya çalışırdı. İlerde, hayatta asıl öğretmeninin babası olduğunu söyleyecekti. Uzun kışlarıyla ünlü Sivas’ın Gürün ilçesinde yaşıyorlardı. Tohma Çayı Vadisi’nde, kayalarında Hititlerden kalma çivi yazıların bulunduğu bağlık bağçelik bir ortamda büyüyorlardı. Anneleri yayık yayar, babaları yabani ağaçları aşılayarak çocuklarına meyve yetiştirirdi. Keçileri, inekleri hiç eksik olmazdı. Bu hayvanların yavruları, ailenin öz çocukları gibiydi. Onları öpe okşaya büyütürlerdi. Çocuklar, oynayacakları oyuncakları bile kendileri yapıyordu. Kışları o kadar soğuk olurdu ki, kimi günler ayakkabıları donuyor, ateşe tutup buzunu çözmeye çalışırken ayakkabıyı yaktıkları oluyordu... Kış geceleri evlerde toplanan insanlar masal anlatır, ağıt söyler, cenk hikâyeleri okur, Âşık Veysel türküleri dinlerdi... Edebiyat tutkusu işte bu kış gecelerindeki etkinliklerde tohumlanmıştı. Atatürk’ün öldüğü yıl ilkokuldaydı. Âşık Veysel’in Atatürk için yaktığı ağıttan etkilenerek onunkine benzer bir şiir yazmıştı. İlkokul öğretmeni İzzet Öz de, çocuğu bu yönde yüreklendiriyordu. İlkokulu birincilikle bitirmesine karşın (1939) parasız yatılı Sanat Okulu sınavlarını kazanamadı. Bu nedenle, kimi ayak işlerini yapmak üzere Ziraat Bankası Şubesine yerleştirdi babası onu. Bankayı süpürmek dahil, birçok işin üstesinden geliyordu. Bir süre sonra bankanın mektuplarını daktiloda yazma işini de ona verdiler. Yazı makinesiyle ilk tanışmasıydı. Bu tanışıklık yaşamı boyunca sürdü. Şiirler, mizah hikâyeleri yazdı. Dergi yönetmenliği yaptı. Herkes onu şair olarak tanıyordu ama, aynı zamanda ressamdı. Gürünlü çocuğun adı, Hasan Hüseyin Korkmazgil’di.

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.