reklam
ALTIN
 3.714,14
DOLAR
 38,0208
STERLİN
50,0889
EURO
 42,0049
reklam

Piyasada çok zor ve ender bulunan ya da bir benzeri daha bulunmayan, maddi ve manevi olarak üstün değere sahip canlı veya cansız bir eşya veya nesne için kullandığımız bir deyim vardır: "Bulunmaz Hint Kumaşı."

Bu deyimi zaman zaman gündelik hayatımızda kinaye amacıyla da kullanırız. Kendini, aklını, özelliklerini çok değerli sanan, “Ben olmazsam hiçbir şey yapamazsınız” düşüncesiyle üstünlük kompleksi taşıyan, oysa hiçbir özelliği ve yeteneği olmayan insanlar için, “Kendini bulunmaz Hint kumaşı mı sanıyorsun?” şeklinde kinayeli bir ifade kullanırız.

Peki, bu deyimin nereden kaynaklandığını ve ne amaçla söylendiğini hiç düşündünüz mü? Doğrusunu söylemek gerekirse, okuduğum bir yazıya kadar ben de hiç düşünmemiştim. “Bulunmaz Hint Kumaşı” deyiminin ardında acıklı bir hikâye olduğunu, o yazıyı okuyana kadar bilmiyordum.

Evet, hüzünlü ve acıklı bir dramın ardından söylenen bu deyimi sizlerden de birçoğunun hiç bilmediğine, hiç duymadığına eminim.

Deyimin Kökeni ve Tarihsel Arka Planı

“Bulunmaz Hint Kumaşı” deyiminin çıkış noktası, 18. yüzyılın ikinci yarısında Hint kumaşının bir anda piyasadan çekilmesi üzerine dillendirilerek günümüze kadar gelmiştir. Neden mi oldu? Nasıl mı oldu? Bazı internet sitelerinden derlediğim yazıyı gelin birlikte okuyalım.

Sömürgeci devletlerin başında gelen İngilizlerin dünya üzerinde sömürge amacıyla işgal ettiği ve en fazla acı çektirdiği ülkelerden biri de Hindistan'dır. İngilizlerin Hindistan'ı işgal ederek sömürge altına alışı, 1612'de British East India Company şirketi aracılığıyla başlar. British East India Company şirketi, 17. yüzyıl boyunca ülkenin önemli şehirlerinde ticari merkezler kurar. Hindistan, demir, kömür gibi madenlerin işletilmesiyle birlikte çay ve pamuk üretimi açısından da oldukça bereketlidir.

1757 yılında şirket, artık neredeyse bir devlete dönüşmüştür. İngilizlerin düzenli ordularının karşısında küçük Hint prenslikleri bir bir düşmektedir. 1803 yılına gelindiğinde ise İngilizler, Hindistan'ın Pencap bölgesi hariç ülkenin genelini sömürgeleştirmiştir. Pamuk üretimi oldukça kazançlı bir sektördür. Hindistan’ın verimli topraklarında ucuz iş gücüyle üretilen pamuklar gemilerle İngiltere'ye götürülerek kumaş yapılmaktadır. Tekstil fabrikalarında üretilen bu kumaşların yine Hindistan'a pazarlanması planlanmıştır. Ancak bu girişim, İngilizlerin büyük bir hayal kırıklığı yaşamasına yol açar. Çünkü Hintliler, ucuz olmasına rağmen İngiliz kumaşını beğenmiyor ve daha pahalı olduğu halde yerli ürünlerini almayı tercih ederler. Ülkede bir türlü ithal kumaş kullanımı yaygınlaşmamaktadır.

İngilizlerin Vahşi Yöntemi ve Deyimin Ortaya Çıkışı

Bu durum karşısında İngilizler ne yapmıştır dersiniz? İşte dram kokan hikâye tam da bu noktadan sonra başlamıştır.

İngiliz şirket yönetimi, Hintlilere yönelik çok caydırıcı bir yönteme başvurur. Hint kumaşını piyasadan kaldırmak ve kendi ürettikleri kumaşları satabilmek için canice bir yönteme başvururlar. El tezgâhlarında kumaş dokumalarını engellemek için Hintli çıkrıkçıların parmaklarını kestirirler. Düğüm atmalarını engellemek amacıyla özellikle de başparmaklarını kesmişlerdir. Parmak dışında eli ve kolu kesilenler de vardır.

Parmakları, eli, kolu kesilenler öyle üç beş kişi değildir; bunların sayısı neredeyse 100 bin kişidir. On binlerce insan bu caniliğe kurban gitmiştir. Hintli çıkrıkçı insanların parmakları, eli, kolu kesilmesinin ardından Hint kumaşı birden ortadan yok olur. Artık Hint kumaşını dokuyabilecek ustalar olmadığı için Hint kumaşı da bulunmaz olmuştur. Hint kumaşının yok olmasıyla pazar tamamen İngiliz ürünlerine kalmıştır.

Böylece, İngiliz kapitalizminin bir sonucu olarak “Bulunmaz Hint Kumaşı” deyimi ortaya çıkar. Açgözlü kapitalizm dedikleri yine kazanmıştır!

Sözün özü olarak, bundan sonra “Bulunmaz Hint Kumaşı” deyimini her söylediğimde, parmakları kesilen on binlerce Hintliyi hatırlayarak İngilizlerin yaptığı bu insanlık dışı uygulamayı hatırlayacak ve unutmayacağım. Bu acı dolu hikâyenin ışığında, dilimizdeki deyimlerin ne kadar derin ve çoğu zaman trajik kökenlere sahip olabileceğini bir kez daha anlıyoruz.

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.