Ekonomik Kalkınma ve İş Birliği Örgütü (OECD) her yıl, ülkelerin eğitim sistemlerini karşılaştırmak ve analiz etmek amacıyla, “Bir Bakışta Eğitim Raporu” yayımlamaktadır. Raporda, ülkeler tüm eğitim kademeleri bakımından değerlendirilmekte, önceki yıllarla kıyaslanarak başarı ve kayıt durumları analiz edilmekte, sistemin finansmanı ve organizasyonuna ilişkin veriler sunulmaktadır.
Rapora göre;
2013-2023 yılları arasında 3-5 yaş grubundaki çocukların eğitime katılım oranının en çok arttığı ülkelerden biri Türkiye’dir. 2013-2023 yılları arsında oran % 28’den % 51’e yükselmiştir. % 23’lük artış son 10 yılda alınan mesafe bakımından kendi içinde çok şey ifade etse de, bu yaş grubunun OECD ülkeleri ortalaması % 85’tir. Bu yaş grubunun eğitime katılımda Türkiye OECD ülkeleri arasında en düşük orana sahiptir.
15-19 yaş grubunun eğitime katılım oranı Türkiye’de % 79, OECD ortalaması ise % 84’tür.
Türkiye'de 2013'te lise öğrencilerinin yüzde 45'i meslek lisesinde eğitim görürken, bu oran 2023'te yüzde 35'e düşmüştür. Mesleki eğitimdeki bu azalma dikkate değer bir durumun ifadesidir. Ara eleman yetiştirme ve kaliteli iş gücüne katkı sunma bakımından eğitim sistemi temel işlevlerinden birini beklenen düzeyde yerine getirememektedir.
Türkiye’de ilkokul ve ortaokul kademelerinde toplam zorunlu öğretim süresi 6.251 saat. OECD ortalaması ise 7.604 saat. Türkiye’de tatiller daha uzun; ilkokullarda yıllık tatil süresi 15 hafta, OECD ortalaması ise 13,5 haftadır. Tatil sürelerindeki fark, iklim ve coğrafi özellikler bakımından kabul edilebilir bir düzeyde olsa da, bu kademe eğitimde 1400 saatlik bir zaman dilimine denk gelen eğitim süresi azlığı, nitelikli insan yetişmesi konusunda bazı handikapların nedeni olarak görülmeli ve önlem alınmalıdır.
Genç yetişkinler arasında lise mezunu olmayanların oranındaki belirgin düşüş tespit edilmiştir. Ancak halen Türkiye’de 25-64 yaş aralığındaki her iki yetişkinden biri (% 50) lise diplomasına sahip değildir.
Yükseköğretim mezunu oranında artış kaydedilmiştir. Ancak artışa rağmen, Türkiye'de 18-24 yaş aralığındaki gençlerin % 31,3'ü eğitimde ve istihdamda yer almamaktadır. Türkiye genel anlamda bu yaş aralığındaki nüfus ve üniversite mezunu işsiz genç nüfusunu azaltmaya yönelik en kısa zamanda kalıcı çözümler üretmek zorundadır. İstihdamda yeterli imkanlar yaratılmazsa, bu ilerlemenin kalıcılığı tartışılır. İstihdam sorunu yaşayan üniversite mezunu nüfusun sürekli artması, bu kademe eğitim kurumlarına güvensizliği de beraberinde getirecektir.
Türkiye’de ne eğitimde ne istihdamda olan kadınların oranı % 41,6, erkeklerin oranı ise % 22.1’dir. Kadınların aleyhine olan bu durumla ilgili oranın OECD ortalaması farkı %1.5’dir.
Türkiye, hem lise mezunları (% 63) hem de üniversite mezunları (% 75.4) için en düşük istihdam oranına sahip OECD ülkesidir. Üniversite mezunlarının bile 4’te 1’i istihdamın dışındadır.
Türkiye’de lisans eğitimi süresinin %64’ü teorik derslerden oluşmaktadır. Bu oran OECD ortalaması %43'tür. Türkiye’de teorik ders oranı, OECD ortalamasının oldukça üzerindedir. Bu konu gözden geçirilmelidir.
Raporun bütününe baktığımızda, Türkiye’de okul öncesi ve yükseköğretim kademelerinde eğitime erişimde belirgin bir artış olduğu görülmektedir.
Ülkelerin kalkınmışlık düzeyini yakından ilgilendiren ve eğitim süreçleriyle doğrudan bağlantısı olan, eğitimli nüfusun istihdamında ise Türkiye’de ciddi sorunlar yaşandığı gözlenen bir başka gerçektir. Lise ve üniversite mezunlarının istihdam oranları oldukça düşük düzeydedir. Ayrıca, 18- 24 yaş aralığı genç nüfusun önemli bir bölümünün (%31,3) eğitim ve istihdam dışında kalması oldukça düşündürücü, gelecek açısından dikkate değer bir durumdur.
Araştırmada esas alınan bir başka boyut olan, öğrenci başına yapılan harcamalardır. Türkiye’de bu harcamanın OECD ortalamasının oldukça altında kaldığı raporda dikkat çekmektedir.
Türkiye'de yükseköğretim öncesinde öğrenci başına yıllık harcama 4.032 dolar iken, OECD ortalaması 13.527 dolar düzeyindedir. Yükseköğretimde öğrenci başına yıllık harcama Türkiye’de 10.825 dolar, OECD ortalaması 21.444 dolar düzeyindedir. Önceki yıllardaki veriler analiz edildiğinde, 2015–2022 arasında OECD ülkelerinde öğrenci başına harcama artarken, Türkiye'de gerilediği görülmektedir.
OECD raporundaki bu verilerin yanında, önemli bir sistem ve işleyiş sorunu vardır. Türkiye eğitim sistemi, devleti merkeze alan, kontrolü kolay ve kumanda edilebilecek tek tip insan yetiştirme anlayışıyla kurgulanmıştır ve sınav merkezlidir.
Sınav merkezli sistem, nitelikli insan yetişmesinin önündeki en büyük engeldir. Bu işleyiş, öğrenciyi ezberci anlayışa mecbur etmekte, yaratıcılığı engellemektedir. En fazla 3 saatlik zaman dilimine sığdırılan merkezi sınavları başarının tek aracı gibi ikame etmek sisteme güveni azaltmaktadır. Sınav merkezli isleyişın bir başka önemli eksiği, eğitimcilerin bireysel yaratıcılıklarının ürünü farklılıklarla sisteme sunacakları katkıların önüne set çekmektedir.