İsmini çok sık duymama ve bir çok ortak arkadaşımız olmasına rağmen yüz yüze tanışmak nasip olmamıştı....
Ta ki ilk kitabım çıkana kadar...
O günlerde telefonumun çaldığını hatırlıyorum. Tanımadığım bir numara arıyordu. Açtım... Davudi ve insanın içini ısıtan bir ses, ben Cumali Ünaldı deyince heyecanlanmadım desem yalan olur. Yeni çıkan kitabımdan dolayı övgülerini belirttikten sonra yazmaya devam etmem ve Malatya ile ilgili her şeyi kayıt almam gerektiği tavsiyesiyle iyi dileklerini belirtip telefonu kapattı...
Sonuç olarak, kağıtla kalemi uyum içinde raks ettiren, bu büyük şairin övgüleri bana beş kitap daha yazdırdı....
Bana yazma cesareti veren tanımakla onur duyduğum fakat geç tanıdığım için de bir o kadar üzgün olduğum Cumali Ünaldı Hasannebioğlu’nu dilim döndüğünce anlatmaya çalışacağım;
Sürç-i lisan edersem affola
...
Şahmerdanlar gömmektedir şimdi, aşkımızın göğsüne yadırgı hüzünleri.�Kaypak bir çamur olan mayamız kinle bereketlenmektedir.�Uyuyan bebekleriyle üşüyen köpeklerini bir yana bırakıp, bir sabah vakti,�Dudaklarımda direnmiş yüreklerin isyanını taşıyan keskin bir ıslık, �Ellerim ceplerimde bu şehri yerle bir edersem bana deli, bana çılgın diyecekler Biliyorum...�
Bu müstesna dizelerin sahibi, yalnızca bir şair değil, ülke sorunlarına özellikle ülke tarımının gelişmiş ülkelerin seviyesine getirilmesi için kafa yoran, eleştiren, eleştiriyle kalmayıp çözüm yollarını da gösteren ve fikir üreten bir aydın...
“Türkiye'nin başarısı, tarımda başarılı olmasına bağlıdır çünkü Türkiye'nin tarımdan daha önemli sorunu yok”! diyecek kadar iddialı...
Tarım sorunlarını çözmeden, ekonominin dolayısıyla Türkiye’nin sorunlarını çözmek mümkün değildir”, Tarımla ilgili olarak yapılan projeler ve çıkartılan yasalar, tarım nüfusunun kalkındırılmasından veya üretimin artırılmasından çok rant ekonomisini kolaylaştırmıştır. Güneydoğu Anadolu kökenli 1,5 milyon gezici topraksız işçinin varlığı ve köylünün ekonomik tükenmişliği bunun bir göstergesi değil midir? diyecek kadar konusuna hakim bir uzman...
Bir koltukta birçok karpuzu başarıyla taşıyabilen, on parmağında on marifet var diyebileceğimiz şair, yazar, bürokrat, Malatya tarih ve kültürü araştırmacısı ve ziraat mühendisi Cumali Ünaldı...
29 Ekim 1949 yılında Malatya, Barguzu köyünde dünyaya gelen Ünaldı, ilk okulu Barguzu Köyü İlkokulunda 1960 yılında bitirdi...Malatya Turan Emeksiz Lisesini 1967 yılında bitirip o dönemin gözde fakültelerinden olan Erzurum Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesine girdi. Üniversite rektörü ve aynı zamanda hocası olan Prof.Dr. Kemal Bıyıkoğlu’ndan çok etkilenen Cumali Ünaldı 1972 yılında Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesinden mezun oldu...
Ziraat yüksek mühendisi olarak devletin değişik kademelerinde çalıştı. Malatya-Doğanşehir ilçe tarım müdürü, Malatya Kayısıcılık Araştırma Enstitüsü'nde araştırma mühendisi, Malatya Topraksu Bölge Müdürlüğünde Başmühendis olarak görev yaptı. Bir süre Ankara Büyükşehir Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürlüğü görevini üstlendi. Başbakanlık Müşaviri olarak Turgut Özal’ın danışmanlığını yürüttü. Azm-i Milli TAŞ Yönetim Kurulu üyesi oldu. Türkiye Şeker Fabrikaları AŞ Yönetim Kurulu üyeliği yaptı. TSE Mamul Gıdalar Hazırlık Grubu üyeliğine seçildi. Devlet Planlama Teşkilatı 6.Beş Yıllık Kalkınma Planı Tarım Özel İhtisas Komisyonu üyesi oldu.
Malatya ile ilgili her yerde görebileceğiniz Cumali Ünaldı, 2007 yılında MİAD - Malatyalı İşadamları Derneği Yüksek İstişare Kurulu Üyesi, 2008 yılında MASTÖB- – Malatya Sivil Toplum Örgütleri Birliği Genel Başkan Yardımcısı oldu...
...
Yıl 1980
Malatya’da görev yaptığı yıllar. Kayısıda yeni türler bulma arayışına giren Ünaldı, ücra bir köyde rastladığı bir kayısı çeşidini araştırmaya başladı. Klasik islim yapılan kayısılar dört kilo yaş kayısıdan bir kilo kuru kayısı verirken, bu cins kayısı üçte bir hatta yarıdan yarıya verim vermekteydi. Hem verimi daha yüksek hem de daha dayanıklı hem de ilkbahar donlarına karşı mukavim olan bu kayısının cinsi “Kaba Aşı” idi. Malatya’da henüz kimsenin bilmediği bu cins kayısıyı yaygınlaştırmak için büyük çaba gösterdi. Hatta görevinden ötürü yeni bahçe yapacak olanlara kaba aşı dikmeyi zorunlu tuttu. Bir süre sonra verimliliği gören kayısı üreticileri de diğer ağaçları söküp kaba aşı dikmeye başladılar. Şu anda Malatya’da kayısı üretiminin yaklaşık yüzde ellisi kaba aşıdır.
2007 genel seçimlerinde AKP'den Malatya Milletvekili aday adayı, 2010 yerel seçimlerinde MHP Malatya Belediye Başkan adayı oldu...
O kadar değişik ve sıra dışı fikirleri vardı ki, bu fikirlerini hayata geçirecek oyları alabilse kanaat-i aczimce Malatya’nın çehresini değiştirecek ve şehrin ekonomik girdilerini yüzde yüz arttıracaktı. Kayısıdan Malatya’ya giren dövizin yeterli olmadığını her fırsatta belirten Ünaldı, kayısıdan elde edilecek gelirin bir milyar dolara yükseltilmesi gerektiğini, kayısının sadece kayısı olarak değil, hammadde olarak kullanılıp kayısı türevlerini yapan fabrikalara ağırlık verilmesiyle bu sorunun çözüleceğine inanıyordu.
Eğer seçilseydi uygulamayı düşündüğü kayısı ile ilgili projelerden biri şuydu:
Beydağlarının bakir ve boş yamaçlarına, kendi çabalarıyla bulup, susuz ortamlarda yetiştirdiği hüdai (piç) kaysılar dikip, bu kaysılar toplanıp kurutulduktan sonra Türkiye ve Malatya’nın yabancı olduğu bir şekilde kaysıyı öğütüp kayısı unu çıkarmak. Kayısı ununu dondurma, pasta, meyve suyu ve makyaj sektöründe kullanılmak üzere, gerek Amerika gerekse Dünya ve Avrupa ülkelerine satmak...
Kayısıyı Kükürtle kurutup çir haline getirme yönteminin de gerilerde kalması gerektiğini söyleyen Ünaldı, gelişen dünyayı takip ederek kayısıyı işleyip tüpler içerisinde jel olarak satmanın çok daha karlı olacağını ve üretilen Malatya kayısısının, ABD pazarı için bile yetersiz geleceğini belirtiyordu..
...
Şiir ve yazılarında aile adı olan "Hassannebioğlu" mahlasını kullanan Cumali Ünaldı'nın ilk yazısı Yeni Adım, ilk şiiri ise Malatya'da bulunan Çile dergisinde 1966'da çıktı...Daha sonra Adımlar ve Hareket dergilerindeki şiirleriyle dikkat çeken Hasannebioğlu, şiir ve yazılarını Fikir ve Sanatta Hareket, Düşünce, Defne, Aylık Dergi, Mavera ve Yedi İklim dergileri ile Zaman, Birlik (Makedonya) ve Yeni Şafak gazetelerinde yayımladı.
1987’de Struga Şiir Akşamları’nda Türkiye’yi temsil etti. 1992’de ve 1996’da Türkçenin Uluslararası Şiir Şöleni’ne katıldı. Kendini Yusuf Gören’le 1988 Türkiye Yazarlar Birliği Şiir Ödülünü aldı. Türkiye Yazarlar Birliği Yönetim Kurulu üyeliğinde bulundu. Ayrıca çeşitli uluslararası yazar kuruluşlarına üyedir.
Hasannebioğlu, geleneğin izlerini süren şairlerdendir...
Devrin diğer şairlerinde de görülen bir dîvân tertibinde karşılaşılabilecek başta münacaat ve naat ile şiir kitabına başlama Hasannebioğlu’nda da görülmektedir. Bir Gecenin Şiiri isimli kitabında şair “Münâcât” başlığıyla serbest nazımla yer verdiği şiirinde her bendin sonunda bir dipnot şiire de yer vermiştir. “Münâcât” şiirinden sonraki “Na’t” isimli şiir ise “Kargış” isimli şiiri gibi gazel şeklindedir.
“Hasannebioğlu’nun şiirinde ana hatlarıyla kendini hissettiren temel özellik, tarihiyle ve çağıyla hesaplaşan bir zihniyet farklılığının yanısıra, sadece kendini değil, ifade etmeye çalıştığı dünyayı da bütünüyle anlatabilme kudretini gösterebilen şahsî bir üslûptur. Dolayısıyla bu şiirde, şairin yaşadığı devrin nasıl bir sîyasî ve sosyal muhtevaya sahip olduğu ve zihniyet mücadelesinin kendini ifadelendiriş tarzı, hakkında hüküm verilebilecek bir netlik arz etmektedir. Modern Türk şiirini, özellikle orijinal imaj ve kendisine has söyleyiş açısından hayli güçlendirmiş ve seviyeli bir yere getirmiş olan Hasannebioğlu, gerçekten gözardı edilmemesi gereken büyük bir yenilikçidir.” ..
“Müslümanlar olarak materyalistleştik, bunun nedeni İslam’ı doğru anlayamamamızdan kaynaklanıyor. Pek çok İmam Hatip Liseleri açılıyor ve mezunlarımız var... Ne oldu o mezunlar, hepsi müteahhit olma derdine düştü. Bu durum anlaşılamaz bir şey maalesef. Sen dinini anlamak ve anlatmak için İmam Hatibe gideceksin ama bina yapacaksın, durumumuz bu işte. Siz Gaziantep’e gitmek için ray döşüyorsunuz ama o yol sizi Atina’ya götürüyor, durum bu yani” diyecek kadar davasına eleştirel ve objektif bakabilen bir kişilik Cumali Ünaldı...
Yola çıktığı dava arkadaşlarının durumunu, “Küçücük bürolarda, o güne dek hiçbir “devlet” deneyimi olmamış insanların, değiştirmeyi ve daha insani ölçütlere göre yeniden kurmayı düşündükleri bir sistemin içinde; ama kabul edilmedikleri, dışlandıkları bir yolun kıyısında başladıkları yolculuktu bir bakıma.” Diyerek izah etmeye çalışan Cumali Ünaldı...
Her sabah namazından sonra, geleneksel biçimde Kur’andan bir cüz okuyan, Osmanlı, Selçuklu ve Avrupa tarihi okumalarını sürdüren, Kemal Tahir’in hatıralarını ve romanlarını, bazı genç şairlerin şiirlerini, bazı fütürist yazarları ve mesleğiyle ilgili yayınları takip eden ve bu okumalar neticesinde Batılıların bilgeliğin okyanusu, Ulu bilge sıfatları verdiği Ebu’l Ferec el-Malati ya da Batılıların bildiği ismiyle Barhepraeus’u keşfeden ve Malatya’ya tanıtılmasını sağlayan, yıllar önce henüz Niyazi Mısri’nin Malatya’lı olduğunu kimsenin bilmediği yıllarda büyük şairin Malatya’lı olduğunu Malatya’ya ve tüm Dünyaya ilan eden de odur...
Cumali Ünaldı, okumayan insanın yazamayacağını söyler..
Doğuda kan davasını bitirmek için akil insanlar ve aksaçlılar heyeti kurulması için gayret gösteren bir milyon nüfuslu “İzol Aşireti” Türkiye İzollu Platformu sözcülüğü görevini de üstlenen 76 yaşındaki Cumali Ünaldı, gençlik yıllarından beri kendisini büyük İzol ailesine adayan isimlerden biri. Türkiye'nin dört bir yanında yaşayan her İzolluluda onun telefonu vardır ve gecenin bir yarısı telefonu çaldığında arayan ya Tunceli'den ya Adıyaman'dan, ya Urfa'dan ya da Malatya'dan bir İzolluludur. Hastası olan da arar, işini kaybeden de, parası biten de, sınava giren de, hapse düşen de.... Urfa'dan Malatya'ya ameliyat için giden ve hiç Türkçe bilmeyen bir İzolluluyu Malatya'daki ilk kez gördüğü akrabası ağırlamasını, çevirmenlik yapmasını, kan bulmasını sağlar. Büyük şehirde yaşayan İzollulu işadamlarının, hastalıklarda-ölümlerde İzol köylerine özel araç tahsis etmesine ön ayak olur. Velhasıl o “doğana beşik, ölene mezardır”
Kısaca Cumali Ünaldı, 100 binlerce İzol gencinin amcasıdır...
Büyük şair Cumali Ünaldı, evli ve üç çocuk babasıdır...
Cumali Ünaldı, 1973 yılında doğan ve tüm Malatya’lıları gururlandıracak işlere imza atan oğluna, Necip Fazıl’ın “Son devrin din mazlumları” adlı kitabındaki İskilipli Atıf hocayı anlatımından etkilenerek Atıf adını vermiştir...
Cahit Zarifoğlu’nun dediği gibi, “zulme boyun eğmeyen” eğerse “aşka boyun eğen”, kalemin kelamına aşık olduğu Cumali Ünaldı’ya huzurlu ve bol şiirli bir yaşam diliyorum...
Bir değerimizi daha andık, sizlere de hatırlattık...
Selam olsun Malatya’mın güzel insanlarına…