reklam
ALTIN
 3.714,14
DOLAR
 38,0208
STERLİN
50,0889
EURO
 42,0049

Toplumun Bakış Açısı Dönüşmeden Engelli Sorunları Çözülemez
Engellilik, yalnızca bireyin fiziksel veya zihinsel farklılıklarından kaynaklanan bir durum değildir. Aksine, engellilik, büyük ölçüde toplumun bu farklılıklara yönelik tutumları, oluşturduğu engeller ve sergilediği ayrımcı davranışlar neticesinde ortaya çıkar. Kaldırımda olmayan rampa, işaret dili bilmeyen bir görevli, önyargıyla yaklaşan bir işveren… Tüm bunlar, engelli bireylerin toplumsal hayata eşit ve etkin katılımını engelleyen, zihinlerdeki engellerin somut yansımalarıdır. Dolayısıyla, engelli sorunlarına kalıcı çözümler üretmek için öncelikle toplumun engellilere karşı olan kökleşmiş bakış açısını dönüştürmek hayati bir zorunluluktur.
Önyargıların Gölgesinde Yaşamak:
Toplumun engellilere yönelik bakış açısı, genellikle acıma, küçümseme, görmezden gelme veya aşırı korumacılık gibi olumsuz duygular ve düşünceler üzerine kuruludur. Bu önyargılar, engelli bireylerin potansiyellerini ve yeteneklerini gölgelemekte, onları "yapamaz", "başaramaz", "muhtaç" gibi etiketlerle sınırlamaktadır. Medyada sıklıkla karşılaşılan "yardıma muhtaç engelli" imgesi, engelli bireyleri aktif ve üretken bireyler olmaktan ziyade, sürekli destek bekleyen pasif figürler olarak konumlandırmaktadır. Bu tür temsiller, toplumun bilinçaltına yerleşerek, engelli bireylere yönelik olumsuz algıları pekiştirmektedir.
Önyargılar sadece bireysel tutumlarda değil, aynı zamanda kurumsal ve yapısal düzeyde de kendini göstermektedir. Eğitim sisteminden iş hayatına, ulaşımdan sosyal hizmetlere kadar birçok alanda engelli bireylerin ihtiyaçları yeterince dikkate alınmamakta, ayrımcı uygulamalar devam etmektedir. Örneğin, birçok okul ve iş yeri fiziksel olarak erişilebilir olmamakla kalmayıp, engelli öğrencilerin veya çalışanların farklı öğrenme ve çalışma biçimlerine uyum sağlayacak esnek yaklaşımlardan da yoksundur. Bu durum, engelli bireylerin eğitim ve istihdam olanaklarından eşit şekilde yararlanmasını engellemekte ve onları toplumsal hayattan dışlamaktadır.
Zihinsel Dönüşümün Önemi:
Engelli sorunlarına gerçek ve sürdürülebilir çözümler üretebilmek için, öncelikle toplumun zihnindeki bu olumsuz algıları ve önyargıları yıkmak gerekmektedir. Bu zihinsel dönüşüm, engelliliğin bir eksiklik veya kusur değil, insan çeşitliliğinin doğal bir parçası olduğu anlayışının benimsenmesiyle başlayacaktır. Engelli bireylerin de her insan gibi farklı yeteneklere, ilgi alanlarına ve hayallere sahip olduğu, topluma katabilecekleri sayısız değer olduğu gerçeği kabul edilmelidir.
Bu dönüşüm süreci, çok yönlü ve uzun soluklu bir çaba gerektirmektedir. Eğitimden medyaya, sivil toplum kuruluşlarından kamu kurumlarına kadar tüm paydaşların aktif rol alması önemlidir.
Eğitim: Çocukluktan itibaren engellilik konusunda doğru ve bilinçli bilgiler verilerek, empati ve saygı duygularının geliştirilmesi sağlanmalıdır. Kapsayıcı eğitim uygulamaları yaygınlaştırılarak, engelli ve engelsiz öğrencilerin bir arada öğrenme ve sosyalleşme imkanları artırılmalıdır.
Medya: Engelli bireylerin gerçek yaşam öykülerini, başarılarını ve karşılaştıkları zorlukları dengeli ve gerçekçi bir şekilde yansıtarak, olumlu rol modeller oluşturulmalı ve stereotipler yıkılmalıdır.
Sivil Toplum Kuruluşları: Engelli hakları konusunda farkındalık yaratma çalışmaları yürütmeli, engelli bireylerin güçlenmesine yönelik projeler geliştirmeli ve politika oluşturma süreçlerine aktif olarak katılmalıdır.
Kamu Kurumları: Engelli dostu politikalar üretmeli, erişilebilirlik standartlarını titizlikle uygulamalı ve engelli bireylere yönelik hizmetlerin kalitesini artırmalıdır. Ayrımcılığı önleyici yasal düzenlemeler hayata geçirilmeli ve etkin bir şekilde uygulanmalıdır.
Zihinsel Engeller Kalkınca Ne Olur?
Toplumun engellilere karşı bakış açısı olumlu yönde değiştiğinde, engelli sorunlarının çözümüne yönelik yaklaşımlar da kökten farklılaşacaktır. Acıma ve yardımseverlik odaklı yaklaşımların yerini, hak temelli ve güçlendirici bir anlayış alacaktır. Engelli bireyler, kendi hayatları hakkında söz sahibi olan, aktif ve katılımcı vatandaşlar olarak görülmeye başlanacaktır.
Zihinsel engellerin kalkmasıyla birlikte:
Erişilebilirlik: Sadece fiziksel değil, bilgiye, iletişime ve hizmetlere erişilebilirlik de temel bir hak olarak kabul edilecek ve bu yönde somut adımlar atılacaktır.
Eğitim ve İstihdam: Engelli bireylerin yeteneklerine uygun eğitim alma ve istihdam edilme olanakları artacak, potansiyellerini tam olarak gerçekleştirmelerinin önü açılacaktır.
Sosyal Katılım: Engelli bireylerin sosyal, kültürel ve sportif etkinliklere katılımı kolaylaşacak, toplumsal hayatta aktif rol almaları desteklenecektir.
Bağımsız Yaşam: Engelli bireylerin kendi kararlarını alarak bağımsız bir yaşam sürmeleri için gerekli destek mekanizmaları geliştirilecektir.
Sonuç olarak, engelli sorunları karmaşık ve çok boyutludur. Ancak bu sorunların temelinde, toplumun engellilere yönelik kökleşmiş olumsuz bakış açısı yatmaktadır. Gerçek ve kalıcı çözümler üretmek için öncelikle zihinlerdeki engeli aşmak, engelliliği insan çeşitliliğinin doğal bir parçası olarak kabul etmek ve engelli bireylere yönelik önyargıları yıkmak zorundayız. Toplumun bakış açısı dönüşmeden, yapılan her türlü düzenleme ve iyileştirme eksik kalacak, engelli bireylerin toplumsal hayata eşit ve etkin katılımı hayal olmaya devam edecektir. Unutmamalıyız ki, gerçek engellilik, bireyin farklılıklarından değil, toplumun bu farklılıklara karşı oluşturduğu bariyerlerden kaynaklanır. Bu bariyerleri kaldırmak ise, ancak zihinlerde başlayacak bir dönüşümle mümkündür.

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.