reklam
ALTIN
 3.714,14
DOLAR
 38,0208
STERLİN
50,0889
EURO
 42,0049
reklam

Şemsi Belli'yi Ölüm Yıldönümünde Rahmetle Anıyoruz

Atilla Kantarcı 

13 Ekim 2025 03:09
Şemsi Belli'yi Ölüm Yıldönümünde Rahmetle Anıyoruz

"Aramayın beni başka yerlerde,

Küllenmiş mangalda yatan kor benim,

Pırlantadan taşan renk benim değil,

Heybedeki yeşil benim, mor benim"

Çok yönlü bir fikir adamı ve edebiyatçı olan hemşehrimiz Şemsi Belli’yi anlatmak, onun şiirleri yoluyla oluşturduğu, gönül telimize dokunan; toplumsal sorunları, Anadolu insanının yalnızlığını ve hayat mücadelesini, terk edilmişliğini sanatsal bir şekilde eserlerine yansıtarak anlatmayı başaran Malatya’mızın yetiştirdiği bu nadide fikir adamını Malatya’lı hemşehrilerimize tanıtmak ve (veya) hatırlatmak amacımdır.

Şemsi Belli, 1925 yılında kendi ifadesiyle, “Sultan Nevruz” günü, Tekmezar Mahallesi İmamoğlu sokaktaki geniş bahçeli, büyük avlulu evin “kış damında” dünyaya gelmiştir.

İlkokula 1931 yılında Fırat İlkokulunda başlamış daha sonra Gazi ilkokuluna geçmiştir. Lise hayatının ilk yılını Malatya Lisesi ve Elazığ Lisesinde geçirmiş, 1947 yılında Haydarpaşa Lisesi’ni bitirdikten sonra eğitimine Ankara Hukuk Fakültesi’nde devam etmiş ve 1956 yılında mezun olmuştur.

Mezun olduktan sonra, avukatlık, gazetecilik (Vakit, Cumhuriyet, Ulus, Son Havadis, Milliyet, Hürriyet, Dünya gazeteleri), edebiyat öğretmenliği (Vefa Lisesi, İstanbul Kız Lisesi, Çapa Öğretmen Okulu ve Gazetecilik Yüksek Okulu) görevlerinde bulundu. Radyo ve televizyon programları yaptı, Adım Adım Anadolu, Kırk Gözlü Heybe, İçimizden Biri, Adım Adım Türkiye (Kıbrıs), Şiir Bahçesi gibi sevilen programlara imza attı. Dergiler (Kervan, Çadır, Anayasso, Şiir Defteri) ve gazeteler (Memleket, Son Posta) çıkardı.

İlk şiiri 1939 yılında Maceralar Dünyası dergisinde, daha sonra da 1943 yılında Orhan Seyfi Orhon’un çıkardığı Çınaraltı dergisinde, ilk yazısı ise Malatya'nın Fırat Gazetesi'nde (1944) yayınlandı. İlk şiirlerini halk şiiri geleneği etkisinde yazan, daha sonra serbest şiire yönelen Şemsi Belli'nin adını duyurması Anayasso adlı şiiri ile oldu. 1968 yılında yayınlanan bu şiirde, şairin yurdumuzun yoksul ve merkeze uzak bir bölgesinde (Hakkari) yaşayan insanların yaşadığı sıkıntı ve çaresizliği yerel ağız kullanarak gündeme getirmesi basında ve halkta büyük ilgi uyandırdı.

Anayasso, toprakları ağalar tarafından alınan bu yüzden dağa çıkmak zorunda kalan Kara Hasso çetesinin yaşamını ve oradaki yerel sorunları ele alan bir şiirdir.

Gul, gurban olduğum Hökümet Baba!

Baa bir alfabe veremez miydin?

Gara dağlar gar altında galanda

Ben gülmezem

Dil bilmezem

Şavata'dan Hakkari'ye yol bilmezem

Gurban olam, çaresi ne, hooy babooov?

Bebek yanir, bebek hasda, bebek ataş içinde

Ben fakiro,

Ben hakiro

Dohdor ilaç, çarşı bazar tam - takiro

Gurban olam bu ne işdir hooy babooov!

Çoçiğ ağliir, çoçiğ öliir, geçit vermiy Zap suyu

Parasizo,

Çaresizo

Ben halsizo, ben dilsizo, şeher uzah, yolsizo

Bu ne haldır, bu ne iştir hooy babooov!

Gara dağda, gar altında ufağ ufağ mezerler

Yeddi ceset hetim hetim Zap Suyunda yüzerler

Hökümata arz eylesem azarlar

Ben ketimo

Ben hetimo

Ben ne biçim vatandaşım hooy babooov?

Şavata'tan Angara'ya ses getmiir

Biz getmeğe guvvatımız hiç yetmiir

Malımız yoh

Yolumuz yoh

Angara'ya ses verecek dilimiz yoh

Ganadımız, golumuz yoh

Bu ne biçim memlekettir hooy babooov?

Yerin, yurdun adresesin bilmirem

“Angara’da : Anayasso!

Ellerinden öpiy Hasso

Yap bize de iltimasso

Bu işin mümkini yok mi hooy baboov?

Şiirlerinin yanı sıra tiyatro, araştırma-inceleme, gezi, anı gibi çeşitli alanlarda da eserleri bulunan şairin şiirleri İngilizce, Fransızca, İtalyanca, Arapça ve Azeri Türkçesine çevrildi.

34 kitap yazdı...

Birçok şiiri ünlü bestekar ve yorumcular tarafından seslendirildi ve halk tarafından çok beğenildi.

Aralıksız olarak basın mesleğinde çalışmış olan sanatçımız, bu arada Hukuk Fakültesine girmiş 1956 yılında bitirmiştir.

7 Mayıs 1958 yılında Gülsen Tümer’le evlenmiş ve bu evlilikten Orhan, Bengü ve Yağmur isminde çocukları olmuştur.

Bir ara siyasetle de uğraşan Şemsi Belli 1969 yılında Adana milletvekili adayı olduğu Birlik Partisi’nde genel sekreterlik görevinde bulundu. Kısa bir süre sonra siyasetin kendine uygun olmadığını düşünerek siyaseti bıraktı.

11 Ekim 1995 tarihinde geçirdiği bir kalp krizi sonucunda İstanbul'da yaşama veda etti ve Karaca Ahmet Mezarlığı'na defnedildi.

Evladı Bengü Belli’nin dediği gibi; “Bir nüfus memuru seni defterden silebilir belki...Ama kalbimizden asla...

Her zaman gururla ve övgüyle yad ettiğimiz hemşehrimiz Şemsi Belli’yi, her alanda ülkemize kattığı değerleri hatırlayarak yaşatmak gerekir diye düşünüyorum...

Mekanı cennet olsun...

Yine bir değerimizi andık sizlere de hatırlattık...

Selam olsun Malatya’mın güzel insanlarına…

*************************

NECATİ DİKMEN PAYLAŞTI

BİR MEZAR KAÇ METREKAREDİR?

Bir mezar kaç metredir bilmiyorum. Oturduğunuz ev, çalıştığınız iş yerindeki odanız kaç metrekare, onu da bil miyorum …

Eğer; Tüm yaşantınız iş yeri ile ev arasındaki çizgiler üzerinde

Düm düz uzanıyorsa;

Eğer; Büyük heyecanların gerilimi, renk renk duygulanışların çağıltısı içinde değilseniz;

...

Eğer; Evrenin koynunda bir portakal kadar mini mini olan dünya üzerinde, yolunuzu bekleyen limanlar, gözlerinize özlem çeken irili ufaklı kentler, papuçlarınızın ökçeleri ile çiğneyeceğiniz hiç geçmediğiniz yollar yoksa;

Eğer; Sizi özleyenler ve gözleyenler, bir gün sizinle kavuşmak umudunu, sıcacık bir kan damarı gibi içlerinde taşımıyorlarsa;

Eğer; Şarkılar, kadehler, trenler, uçaklar, gemiler, mendiller, çiçekler, plaklar, mektuplar, kitaplar, şiirler, martılar, göçmen kuşlar, yıldızlar, baharlar, öpüşler, bebekler…Ve tüm güzellikleriyle çevreniz size, yasalar ve yasaklar ötesi bir mutluluğu fısıldamıyorsa;

Ve…

Ve bütün bunlara rağmen siz hala yaşadığınızı zannediyorsanız;

Lütfen, bu sayfayı kapayınız…Lütfen, gözlerinizi kapayınız…Lütfen, hatta üzerinizi kapayınız…Ve yatınız…Ve uyuyunuz…İster kauçuk bir yatakta, ister ipek işlemeli modern bir divanda, isterse bir yol halısının üzerinde…

TIPKI MEZARDAKİ GİBİ UYUYUNUZ !!!

UYANSANIZ DA OLUR, UYANMASANIZ DA !!!

Mezarlar kaç metredir bilmiyorum... Oturduğunuz ev, çalıştığınız iş yerindeki odanız kaç metrekare, onu da bilmiyorum …

Bilmek de istemiyorum…

Aradaki tek fark :

Birinde yerin üstündesiniz, ötekinde yerin altında…Birinde birkaç metrekarelik bir yeri dolduruyorsunuz, ötekinde çok çok birkaç yüz metrekarelik bir yeri…

BU KADAR FARK İÇİN, DEĞER MİYDİ DÜNYAYA GELMEK !!!

Şemsi BELLİ

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.