ALTIN
 2.468,19
DOLAR
 32,4306
STERLİN
40,3674
EURO
 34,5013

Depremlerden önce Malatya, Türkiye’deki en güvenli şehirlerden biri konumundaydı. Depremlerle yaşananlardan sonra belki de en güvensiz şehirlerden biri oluverdi.

Hemen her gün yerel televizyonlarda hırsızlık ile ilgili mafyalaşmış, çeteleşmiş bir grup yapının şehirde yıkımın yoğun olduğu ve aydınlatmanın yetersiz konumda bulunduğu semtlerde kol geziyor olduğuna tanık oluyoruz. O kadar göstere göstere bu gruplar vatandaşın malına kast ediyor ki zaman zaman çalmanın ötesinde açıktan gaspı insanlara toplu halde saldırarak gerçekleştirebiliyorlar.

Hem ERTV Programlar Müdürü  Sayın Burak Altun’un mahallelerde yaptığı çekimlerde hem de Malatya Vuslat TV Haber Müdürü Sayın Necdet Akboğa’nın çekimlerinde canlı olarak soyguncu ve talancıların insanların malına kast ettiğini seyretmekteyiz. Anlaşılan tek seyreden biz olmamalıyız ki, ihale yoluyla yıkım almış firmaların çalışanları açıktan saldırıya uğruyor. Bu saldırının nedeni ise yıkılan binadan elde edilecek para eden hurdalar oluyor. Şehrin önemli otellerinden biri olan Grand Akkoza’nın sahibinin otelin televizyonlarının ve malzemelerinin yangın merdivenlerinden giren hırsızlarca çalındığını öğrendik. Sayın Burak Altun ile yaptığı röportajdan otel sahibinin haklı isyanını gözlemleme fırsatımız oldu. Sonuçta o serveti edinmek için o insan ne kadar zorluklar çekti, bunu en iyi o bilir de ondan sinirlerine zor hakim olan edayla anlatmaktaydı.

Büyük depremlerden sonra şehirden evini kilitleyip de ayrılmış onlarca, yüzlerce aile geri döndüklerinde evlerinde eşyalarını bulamadı. Bunun yanı sıra, ağır hasarlı evle bitişik nizam olan sağlam evlerin yanlarındaki binadan duvarları delinip eşyalarının tamamı yok edildi, talan edildi. Yedi ay boyunca şehrin can derdindeyken, birinci sorunu bu talancılık oldu. Her ne hikmetse bu sorun hiç bi zaman gündem arkasına düşmedi.

Bu durum karşısında, ister istemez insanın aklına sorular geliyor: Nasıl bu soyguncular bu kadar rahat hareket edebiliyor? İnsanlar kendi evlerine yaklaştırılmazken, başkasının evine bu şebeke unsurları nasıl bu kadar kolay girebiliyor? Vinç, asansör vs. gibi yardımcı aletler olmadan bütün eşyalar bu hasarlı evlerden nasıl çıkarılabiliyor? Hem de çok kısa bir sürede evler nasıl boşaltılabiliyor? Adres kaydı başka şehirler olan bazı insanlar nasıl kümeler halinde bir yerde hırsızlık işi organize edebiliyor?

Kısadan ve kestirmeden şunu söylemek isterim: İnsanların Malatya’yı terk etmeleri için özel bir uğraş mı var? İnsanların geri dönmemeleri için özellikle bir program mı uygulanıyor? Elbette böyle bir şey akıllara durgunluk verir ama sormak da gereklidir.

Son depremlerle zaten depremsellik açısından güvenilmezlik seviyesi üst düzeylere çıkan Malatya’nın emniyet ve asayiş açısından da güvenilmez hale gelmesi insanları bezdiren bir duruma gelmiştir. İnsanların önemli bir kısmı şehri terk edip başka şehirlerde yaşamak istemektedir. Bunun kime ne faydası vardır? Acaba küçülmüş bir şehrin ana yaratıcısı ne ve kim olacaktır? İnsanlar kendini hiçbir açıdan güvende hissetmedikleri bir ortamda yaşamakta neden ısrar etsinler? Elbette kaçışlar her geçen gün daha da artacaktır.

Merak ettiğim bir başka husus da şudur: Şehir bu insanlar tarafından sürekli terk edilmesine rağmen, neden hala kalabalık oluyor? İllaki gidenlerin yerine yeni sakinler gelmektedir. Bu sakinler de gidenlerin alanını doldurmanın yanı sıra, terk edilmiş alanlarında güç arayışı içinde olmaktadır. Bunun daha da kötüsü gettolaşma eğilimi ile girilmez bölgeler oluşturmak gibi tezahürler söz konusudur. Terör tehditlerinin bile girilmez mahalle yaratamadığı Malatya’da girilmez yabancı uyruklular mahallesi, girilmez doğulular mahallesi tehlikesi had safhadadır. Çok büyük olasılıkla, bir müddet sonra Malatyalılar diyarlarına döndüklerinde giremeyecekleri mahalleri ve evleri ile karşı karşıya kalabilecekler gibi duruyor. Öyle ki, bir yaşlı teyzenin hasarlı evine yabancı uyrukluların adresi gösterilip her türlü deprem yardımlarının onlara akıtıldığı biçiminde serzenişlerini Burak Altun’un Kozkökü Camisi civarındaki çekimlerinde tanık olduk. Acaba bunun gibi daha kaç örnek var? Bilemiyoruz.

İnsanların can ve mal güvenliğini sağlamak devletimizin birinci öncelikli sorumlulukları arasındadır. Devlet anayasal olarak öncelikle bu ihtiyacı karşılamalıdır. Bunun yapılamaması, birlik ve beraberlik şuuruna zarar verecek bir virüs gibidir. Hiçbir zaman insanımızın bağlılığını azaltacak eylemlere müsaade edilmemelidir.

Türkiye Cumhuriyetine bağlı kalarak, sulh içinde insanlar arasında ayrım yapmadan Türk insanı ile kader birliği yapan yabancılara hiç kimsenin bir itirazı yoktur. Aynı şekilde asayişi zorlayan ve yok eden kendi milletimizden insan da olsa o kişinin ceza çekmesi gereklidir. Bunun da önünde hiç bir engel yoktur.

Şartlar ne olursa olsun, Malatya’ya acil gerekli olan şey yok edilmiş, yıkılmış mahallelerine acil olarak sokak lambaları takılmalıdır. Yok olan güvenlik kameraları önemli noktalara yine monte edilmelidir. Hırsızlık şebekelerinin kolay hareket etmelerinin engellenmesi gerekmektedir. Güvenlik ile ilgili zafiyetten ortaya çıkan bu husus bir an önce çözülmelidir. İnsanlar orada kalsalar da, dışarıda yaşayıp arkalarında eşyalarını bıraksalar da soyulma ve çalınma korkusu içinde olmamalıdır. Bunun başkaca izahı yoktur.

Elektrik ile ilgili firma ve belediyeler aydınlatma ile ilgili sorumluluğunu yerine getirmelidir. Valilik, belediye ve emniyet güvenlik kameralarını arttırmalıdır. Emniyet ekiplerini arttırmalıdır. Vatandaş da kalacaksa da dönecekse de kendinden emin olsun. Çözüm buralarda saklıdır.

İnşallah eski günlerden de daha güzel günlere erişmiş bir Malatya Hayaline kavuşuruz.

Saygılarımla

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.