ALTIN
 2.468,19
DOLAR
 32,4306
STERLİN
40,3674
EURO
 34,5013

Yazlık kıyafet bakmak üzere ünlü bir mağazanın cam kapısından gölge gibi sessizce girerek vitrindeki mankene giydirilen T-Shirt’ü raflarda aramaya yönelen adam, kendisinden başka müşterisi olmayan mağazada kasanın olduğu bankonun önündeki kadınla gencin konuşmalarına kulak kesildi.

“Babalar gününde annesi almış, oğlu gelmiş otuz altı yaşına, kadın oğlunu halen yedi yaşındaki çocuk sanıyor. Garson boy kıyafet almış koskoca adama. Hadi ne alacağını bilemedin bari bedenini sorsaydın be kadın!”

“Sizin beğendiğiniz de iade edeceğinizin çok benzeri.”

“Olur mu? Benim beğendiğimin açık renk ve hafif çizgileri var, genç insanda bu renk daha iyi durur. Merak ettim, kaç lira vermiş acaba buna?”

“Babalar gününde çok sattım bu üründen, elimizde kalmadı, fiyatını da tam hatırlayamadım. Aynı alışverişte birçok şey almışlar, kredi kartıyla ödeme yapılmış, kaç lira verdiklerini benzer ürünlerin üzerindeki etiketten de okuyabilirsiniz.”

“Tabii canım, fare kulaklı damadına da almıştır babalar günü hediyesi, ne bulduysa o sincap gözlü kızının kurttan kulağı eksik meymenetsiz kocasından.”

“Ama hanfendi bu konular sizin özel konularınız…”

Aile içi sırların yaşamın gelip geçici konuklarına anlatılamayacağını bilmeyecek ölçüde cehalet çukurunda debelenen kadın, olabildiğince pişkin bir tavırla:

“Ne var canım bunda, konuşuyorum, konuşamaz mıyım?”

Babalar gününde kayınvalidesinin aldığı hediyeye burun kıvırıp kocasına giydirmek istemeyen, konuşmasıyla ortama bet bir eneji yayan genç kadının uzay mavisi, asimetrik omuzlu, ispanyol kollu dekolte bluzunun altına giydiği oldukça kısa ve daracık kot şortunun eskimiş havası veren saçakları adamın dikkatinden kaçmamıştı. Varoştaki bir evin duvar dibindeki zeytinyağı tenekesinde sürgün veren hercai menekşe gibi açılıp saçılan kadın, kırık aksanlı Türkçesiyle hayli bunaltmış olmalı ki, ne başka müşteriye bakabiliyor, ne de kadının tezgâhtan ya da askılardan alarak dağıttığı kıyafetleri toparlamaya zaman bulabiliyordu yakışıklı tezgahtar…

Mağazada gezinirken alınan kıyafet üzerinde tartışan tezgâhtarla kadının yanlarından geçerken yakışıklı, uzun boylu, kaslı yapısı gözlerden kaçmayan atletik vücutlu tezgahtarın kısa kollu gömleğinin sol cebinin üzerine broş şeklinde takılmış “Kutay” yazısını okudu adam.

Espri amaçlı da olsa yaptığı bir davranışın ya da münasebetsizliğin kendisini içinden çıkılamaz bir duruma itebileceğini o an için kestiremeyen adam, dış ortamın bunaltıcı sıcaklığına karşın klimanın üşütecek derecede serinlettiği mağazanın içerisinde kadının davranışından bunalıp bığır bığır terleyen tezgâhtarı kadının elinden çekip almak için uzun zamandır ilk defa girdiği mağazada tanımadığı genç tezgâhtarı daha önceden tanıyormuş gibi yapıp, elindeki cam göbeği yeşili gömleği göstererek:

“Kutay’cığım bu modelin kesimi nasıldır? XL bedeni bana uyar mı?” deyince Kutay:

“Ooo Memet Abi, sen mi geldin? Abi girdiğini bile fark etmemişim kusura bakma” diyerek denizde yüzerken boğulmaya yüz tuttuğu bir esnada tesadüfen rastladığı bir dubaya tutunur gibi tutun du hiç tanımadığı bir adama.

Kadın, hiç tanımadığı bir adamı çok iyi tanıdığı bir adamdan ayırt edemeyecek ölçüde bunaltmıştı daha yirmi beşine bile gelmemiş kehribar renkli gözlerle bakan yakışıklı delikanlıyı.

“Hanfendi siz baka durun, ben Memet Abi’me bir bakıp hemen dönüyorum diyerek uzaklaştı kadından. Kıyafet baktığı tezgaha doğru gelerek adamın boynuna sarılıp şapur şupur öpmeye yeltense de adamın kendini geri çekmesiyle ortada kalan Kutay:

“Memet Abi sen nerelerdesin, uzun zamandır görünmüyodun” deyince Kutay’ın kendisini bir başkasıyla karıştırdığını anlamasına rağmen bozuntuya vermeyen adam:

“Yeni geldim, Ankara’daydım” deyince,

“Seçim meçim işleri tabi, zor bu işler be abi…”,

“Ne seçimi ne meçimi benim öyle işlerle işim olmaz,” demesine bile fırsat vermeden:

“Yeme bizi abi, seni göstermediler de n’oldu? Sanki senden iyisini mi gösterdiler? İkinci sıraya koydukları adam konuşurken diliyle ağzının çeperini yalaya yalaya konuşuyor, bakteriden ağzının çeperinin yarası sağalmıyor hiç dikkat etmedin mi? Az kalsın herif milletvekili olacaktı. Allah yüzümüze baktı da kazanamadı,”

Kutay kendini iyiden iyiye kaptırmıştı Memet abisine. Adam:

“Ya Kutay’cığım, valla billa ben Memet Abi’n falan değilim, beni tanımıyorsun, bu mağazaya uzun zamadır yeni giriyorum, ayrıca, seni de ilk defa gördüm” demeye kalksa bile yakayı kurtaramayacaktı Kutay’dan. Kutay’ın heyecanını kursağında koymamak için gidebildiği noktaya kadar gitsin bakalım, ettik bir densizlik dedi ve olayı akışına bıraktı. Müşterisini bunaltmamak için daha dikkatli davranması, müşteriyle sık iletişime geçerek müşteriyi kendisinden uzaklaştırmaması gereken Kutay, bilerek ya da bilmeyerek çalıştığı kurumun kurallarına aykırı davranmaktan geri durmuyordu.

Yaşamın içerisinde hemen hemen hepimiz; bir tezgahtarın iz süren dedektif gibi alıcının peşinden ayrılmaması, bir alıcının dükkanı satın alacakmış gibi ukalalık takınan satıcıya laf anlatması, lokantaya oturur oturmaz eline menüyü uzatan şef garsonun bir gardiyan edasıyla başınızdan ayrılmaması, sınavda cehennem zebanisi gibi tepene dikilen gözetmenin sözde titizliği, huysuz bir kocanın daha masa hazırlanmadan elinde kaşıkla yemek beklemesi, olur olmaz bir zamanda ve olur olmaz bir yerde çocuğun bir şey istemesi ya da seni utandıracak bir münasebetsizlik yapması, panik atak bir annenin on saatlik bir yola çıkan çocuğunu saat başı arayıp “ Vardın mı?” diye soru sorması, trafikte daha yeşil ışık yanmadan, sarı ışık yanar yanmaz zart zart arkandan kornaya basması, yolun kapalı olduğunu bile bile biteviye sirene basan ambulans şoförünün amansızlığı gibi birçok banaltıcı durumla karşılaşmıyor muyuz?

Aldığı kıyafeti deneme kabininde deneyip kabininden çıktığında kabin kapısının ağzında bekleyen Kutay’ı gören adam bunalmaya başladı, “Bu çocuk benim yakamı bırakmayacak” diye geçirdi içinden. “Memet abi o uymadıysa bir beden büyüğünü getirdim istersen bir de bunu dene” deyince Kutay’ı başından savmak isteyen adam:

“Oldu oldu, gayet de güzel oldu” diyerek koltuğunun altına sıkıştırdığı kıyafetle birlikte kasaya yöneldi. Bu defa da kot şortlu, sonradan görme genç kadının bunalttığı Kutay bunaltmaya başlamıştı mağazaya girdiğine gireceğine bin pişman olan adamı. Kasaya geldiklerinde:

“Bunun yanına başka bir şey daha denemek ister misin Memet Abi? dedi Kutay.

“Hayır, başka ihtiyacım yok, aslında buna da ihtiyacım yoktu da, indirimli fiyatını görünce, nasılsa üç gün sonra yeniden pahalanacak, pahalanmadan alıp koyayım dursun kenarda diye alıyorum.” deyince bir yandan adamın aldığı ürünün barkotunu okutup kilidini çözmeye çalışırken bir yandan da “Memet Abi, inanır mısın hiç kimse ihtiyacı olduğu için alışveriş yapmıyor, herkes senin gibi düşünüyor, olur da yarın daha da pahalanır diye saldırıyor, kredi kartlarının sağladığı avantaj da cabası, alışveriş çılgınlığının tek nedeni bu ikisi” dedikten sonra işlem yapmak için:

“Abi telefonunu unutmuşum, yeniden alabilir miyim?

“0 5xx 33xx7x1” dedi adam.

“Abi bu senin numaran değil ki, senin numaranın son iki rakamı sıfır sıfırla bitmiyor muydu? Bu numaradan başka birinin adı çıkıyor, kimin numarasını verdin sen?” deyince “Lahavle” çekmemek için sabır dilemeye çalışırken:

“Kendi numaram, kimin numarasını verebilirim?” derken, cüzdanından çıkardığı kredi kartını uzatarak taksit yapabilir misin yerine “Bölebilir misin?”deyince Kutay, önce elindeki kartın üzerinde yazan isme baktı daha sonra da adama bakarak:

​“Abi senin adın Memet değil miydi? Soyadın da İnal değil miydi? Bugün sende mi bir hal var bende mi?

“Kutay’cığım yetmiş senedir benim adım da bu, soyadım da bu, sen Memet’i nereden çıkardın anlayamadım?”

“Özür diliyorum abi, o kadın sabah sabah benim aklımı aldı. Bir insan bu kadar mı gereksiz olur?”

Ödeme işlemini tamamladıktan sonra bankonun arkasından kredi kartını ve aldığı ürünü adama uzatan Kutay gülerek:

“Memet Abi, yeni telefonunu kaydediyorum, önümüzdeki hafta iyi bir indirim bekliyoruz, ararım seni” dedi.

“Hafıza-i beşer nisyan ile malüldür.” diyen Muallim Naci, unutkanlığın insan hali olduğunu vurgular bu güzel sözüyle. Her insan açlık, uykusuzluk, öfke, yorgunluk, sorumluluklar ve diğer nedenlerle gün içinde farklı ruh hallerine bürünebilir, bunalabilir. Kutay unutmamış, bunalmıştı.

Son sözü babaannem söylesin. “Kimseyi bunaltmalı deeel…!”

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.