Gözyummaynan, sülü deyneg,
Neşeye boğardı bizi.
Annatsam bu çocuğluğu...
Bitmez sürer beşyüz dizi.
Kellenin çenesinden dabanca guşanırdığ.
Barğanaynan hepimiz bağlara boşalırdığ.
Tahir dayının cevüzünde gelengü çoğdu.
Çalıların dibi başdan başa anuğdu.
Ciride götürürdü dedem her bazar.
Cirit yoğsa bel’inen bağcayı gazar.
Pisigimi, itimi çoğ severdim bilseniz.
Öldügü vağıt onnara yapardım mezar.
Seküden düşmüş çağa ağlıyı.
Bizim manuğh yük yerinde yatıyı.
Mahallenin hepisi çimmeye getdi,
Anam beni gayalığa salmıyı.
Öllügünen pardağladığ eyvanı,
Çağaların altına öllük galmadı.
Çaput onun yerini dutarmı ki heç?
Petler çığdı öllüge hacet galmadı.
Dişbudak cegeti başka bir alem
Bilmem yeter mi ki yazmaya galem.
Yazımı oğhusaydı rahmetli,
Manşet yapardı Bahattin Erdem
Çınarın dibinde yanar hep mumlar
Dişbudağın suyu gudümlü anam.
Biraz da ben içem , yüzümü yuyam
Mercimekli pilav dibini dudmuş
Gatığı yanında guru soğanmış.
İki gatlı bembe ev ne de gözeldi.
Şevki Ağzıtemiz’in evi özeldi
Havuş bacı çığartmalı evde oturur
Cecis öskürdü mü Ağhpınarda duyulur
Mahle şenngini sorarsan eğer,
Sütçü Nayime , terzi Medaha
Falcı Hanife’ynen ekmekçi Emine.
Erken galğağh tandır var yarın sabaha
Takavutların Gadriye’yle Kemal’in tek kızı,
Betül , el üstünde, çok nazlı evin yıldızı
Geyerdi, toz pembe tüllü, gabar gabar elbise
Kıskanırdı mahallenin kızları, her kim görürse
Barbaros okulu, ğhaşğhaş tarlası
Çağaların ğhaşğhaş çalma sevdası
Dört ayağa görünmeden girdiler.
Üç beş ğhaşğhaş çalıp geldiler.
Çalılarla çevrili dedenin bağı
Kollayın çocuklar solu va sağı
Dedeye görünmeden bağhçaya girmek
Maharetti meyva çalıp övünmek
Berber Said’in anası çoğh hünerliydi
Oğhuyup üfeleyince algarısı giderdi
Haraçların İbrahım’ın ortanca oğlu
Oğhuma bilmeyenlerin mektubunu oğhurdu
Daşcılar, Boklugiller, Eşşekciler
Guşcu Cemal ile Şekerciler.
Tatil olunca; Takavutların hacı anneye
Kuran’a giderdi öğrenciler.
Dişbudak cegeti beyle vesselam
Sağlara da yollayağh burdan bi selam
Topal Fado teyze nur içinde yat
Ne çabuğh geçiyi yaşam ve hayat
Metoş ablayı sorsam kimse tanımaz.
Kölelerin Şefigaynan arasından su sızmaz.
Kürdocumalar’ın Zöhre, Emine Abla,
Unutuldu bu isimler geçen zamanla.
Müzeyen, Refiga, Kifaye abla.
Taydaşdınız hepiniz aynı sokağda
Sağır İmiğanı tanımaz yeni yetmeler.
Nerede Sultan Navruz da hayfeneye getmeler?
Tombul Zöhre teşde çamaşır yığar.
Çağaları çalışgan, değmesin nazar.
Memet Cahit, Recayi, Adnan ve Rıdvan.
Sığırcı mahlesi tütüyü gözümde buram buram.
Dolap gurulurdu bayramlarda ne gözel.
Sallanırken salıncağda dökülüydü hep gazel.
Gavuroğlu tezgağ gurup seslenir...
“Hasan almaz basan alır gel bi el”
Develeme, Hömbeg, Esgiyum.
Gagılamasına ha...bögün.
Anababa südlü tağda
Cığızlamağ yoğ sokağda.
-Niye ağlıysin eyle gurban verene?
-Dekmük atıyi ana Emre börgüme.
-Çağam akıllı akıllı oynayın burda.
-O da topunan vurdu bayağ loloma.
-Ğırnigin ağıyı bağh, silsene ölem.
-Çaput yoğh ki neynen burnumu silem
-Ğarığın başında sümkür, yığa yüzünü!
-Gadan alam diyne ana sözünü.
Erig eşgisiynen pepeguşu yedin mi?
Damdaki ğılaya bulamacı serdin mi?
Bekmezinen garı, pazen geymiş yarı,
Uğrun uğrun sevdin mi?
Gındızı görüküyü dolağ başında.
Daş çatlasa ondört onbeş yaşında
Şerbeti içileli iki ay oldu.
Ne yürekler acılara garğh oldu.
Bağhdı gözel ola, yüzü ağ ola.
Dün gördüm gişisiynen onu gol gola.
Yarım galmış tabloyu seyreder gibi.
Kişifledim onnarı göz dola dola.
Necati DİKMEN
"Hasanmandallıoğlu"