Çocuklarımızı 4 yıl ilkokul, 4 yıl ortaokul, 4 yıl da liseye gönderdik. Malum 12 yıllık zorunlu eğitim öyle emrediyor!
Bu zorunlu 12 yıllık uzun bir eğitim sürecini geçiren ve 18-19 yaşına gelen gençlerimiz, halen kaldırımdaki yeni dikilmiş bir fidanı, söküyor, ağaçları hoyratça kırıyor, çöplerini yerlere atmaktan çekinmiyor, toplu taşıma araçlarında yaşlıların, hamilelerin gözlerinin içine bakarak yer vermiyorsa, toplumda ahlaksızca küfürlü konuşup, parklarda bahçelerde uygunsuz davranışlarda bulunuyorsa, sokakta kendilerine bir mikrofon uzatıldığında Kıbrıs’ın yerini, İstanbulu kimin fethettiğini dahi bilmiyorsa bu eğitim sistemi çökmüş demektir.
Evet, kimse kusura bakmasın ama “eğitim sistemi çökmüştür.”
“Çöken eğitim sistemi” ifadesini yalnız ben kullanmıyorum!
Toplumun çok büyük bir bölümünde eğitim konusunda ciddi bir memnuniyetsizlik var.
Sabır, kararlılık ve toplumsal uzlaşı ile, eğitimde Siyaset Üstü Bir Yaklaşımla olaya bakılarak eğitim politikaları sürekli değişmemelidir. Milli Eğitim Bakanı değişse hatta hükûmetler değişse bile eğitim sisteminin temel taşları sabit kalarak, siyasi değil bilimsel temellere dayanan uzun vadeli ulusal bir “Eğitim Strateji Planı” ile çöken eğitim sistemi tekrar ayağa kaldırılabilir.
Öğretmenlik mesleğini, hak ettiği saygınlık ve özlük hakları ile yeniden yapılandırarak, eğitim fakültelerini Finlandiya’da olduğu gibi ciddi bir elemeden geçirerek, öğretmen olmayı zorlaştırarak (Finlandiya modeli) ama kesinlikle öğretmeni daha nitelikli hale getirerek, hizmet içi eğitimleri daha etkili ve sürekli hale getirerek, sadece seminer değil, pratiğe dayalı gelişim fırsatları sunarak çöken eğitim sistemi ayağa kaldırılabilir.
Öğrenciyi bilgiye değil, ezbere yönelten, başarıyı sırf sınava endeksleyen sistemden vazgeçerek, (gerekirse Finlandiya’da olduğu gibi ilk okulda hiç sınav yapmadan) alternatif değerlendirme yöntemlerini (proje, mülakat, portfolyo gibi) geliştirerek öğrenci merkezli bir sistem kurulabilir. Eleştirel düşünme, yaratıcılık, dijital okuryazarlık gibi 21. yüzyıl becerileri öncelikli hale getirilerek,
Hayat bilgisi, finansal okuryazarlık, medya okuryazarlığı gibi dersler günümüz gerçeklerine uyarlanarak sistem tekrar ayağa kaldırılabilir.
Şehirler arası, bölgeler arası ve okul türleri arasında fırsat eşitsizliği çok yüksek. Özel okul ile devlet okulu arasındaki fark bu kadar açılmamalı. (Bana göre özel okul olmamalı. Tüm devlet okulları eşit derecede iyi olmalı)
Kırsal bölgelerdeki okulları her yönden destekleyerek, altyapı ve kaliteli öğretmen desteği artırılarak sistem tekrar ayağa kaldırılabilir.
Uzun süredir ihmal edilen meslek liselerini “başarısız öğrencilerin” gittiği yer olmaktan çıkararak, sanayi ile iş birliği içinde uygulamalı ve istihdama dönük bir mesleki eğitim modeli geliştirerek sistem tekrar ayağa kaldırılabilir.
Öğretmenler dijital araçları kullanma konusunda maalesef yeterli değil…
Eğitimde teknoloji sadece tablet dağıtmak demek değildir. Pedagojik altyapısı olmadan teknoloji boşa gider.
Eğitim sadece okulun işi değildir. Aile ve toplum desteği mutlaka sağlanmalıdır. Bunun için velilere yönelik eğitim programları yapılarak, eğitimde veli-öğrenci-öğretmen iş birliği güçlendirilerek sistem tekrar ayağa kaldırılabilir.
Okullarda son yıllarda artan zorbalık, sınav kaygısı, sosyal izolasyon gibi sorunlara ciddi şekilde eğilmek için okullarda yeterli sayıda psikolojik danışman ve rehber öğretmen olmalı. Psikolojik Destek ve Rehberlik Hizmetleri verilerek öğrencilerin ruh sağlığı göz ardı edilmemelidir.
Lise öğreniminin 4 yila çıkartılması cok buyuk hata idi bu yanlıştan hizla dönülmeli ayrıca üniversite başlangıcındaki hazırlık sınıfları acilen kaldırılarak gençlerin biran evvel hayata atılması sağlanmalıdır.
İmam Hatip okullarının sayısının sürekli artmasına rağmen öğrenci sayısı düşüyor. Oysa mesleki okullara talep oldukça fazla. Bu denge ihtiyaç durumuna göre ayarlanmalı.
Hasıl-ı kelam: Türkiye’de eğitim sistemi; politikadan bağımsız, bilimsel verilerle şekillenmiş, kapsayıcı ve uzun vadeli bir reformla düzeltilebilir. Ancak bu sadece bir kurumun değil, tüm toplumun sahiplenmesi gereken bir sorundur…
Selam olsun Malatya’mın güzel insanlarına…