Malatya’mızın yetiştirdiği Türkiye çapında üne sahip bir Halk musikisi otoritesi olan Ufuk Erbaş’ın şehrimize bir konservatuar kazandırılması için uğraşlarının yakın tanığıyım. Fakat maalesef siyasiler konservatuar mantığını anlayamadıkları için sanatçımızın çabaları sonuçsuz kaldı. Daha sonraki yıllarda benim de içinde bulunduğum bir gurup arkadaşla konservatuar kurulması için çalışmalar yaparken İTÜ Konservatuar’ının tüzüklerini bizimle paylaşmış ve elinden gelen her yardımı yaparak bize desteklerini esirgememişti...
26.09.1949 tarihinde Malatya merkezde Antepli sokağında (şimdiki Egemenlik Caddesi olan yeri de kapsayan mahallede) doğan Ufuk Erbaş, Delibaşların Hacı Bekir Ağa’nın ve Hacı Paşa’nın kızı Sıdıka Hanım’ın torunu, Mustafa ve Nuriye Hanım’ın da evlatlarıdır. Ana tarafından dedesi ve babası Malatya’nın en eski esnaflarındandır. Dedesi ve babası Mustafa Erbaş Tüccar Pazarı’nda Ay Yıldız mağazasının sahipleri olup bu mağazayı işletiyorlardı. Bu işletme 1955 yılına kadar devam etti.
1960 yılında Çarmuzu İlkokulu’nu bitirdi. Ailesinin İstanbul’a taşınmasıyla İstanbul macerası başladı... Orta öğretimini İstanbul’da tamamladı. Babası Mustafa Erbaş ile birlikte bir süre Osmanbey’de “Galeri Paris” mağazasını çalıştırdı.
1965 yılında ilk plağını çıkardı. 1969 yılında Tepebaşı Gazinosu’nda yapılan “Altın Ses Yarışması”da birinci oldu. Askerliğini 1967-1969 yılları arasında Mardin’in Midyat ilçesinde yaptı. Askerden sonra müzik çalışmalarına hız verdi. 15 adet 45’lik plak, 2 adet uzunçalar (longplay), 3 adet de kaset yaptı.
1975 yılında önce mahalli sonra istisna akdi ile TRT’de bant okuma sınavını kazandı. Ardından derleme ve araştırma işlerine başladı. Mustafa Karakılıç, Mahmut Tekin, Ali Seydi Adıgüzel, Aşık Gülhani gibi kişilerden derlemeler yaptı. Mustafa Karakılıç ve Mahmut Tekin’den halaylar, uzun havalar aldı, Doğanşehir’in Polat köyünden olan bu kişilerden aldığı “Pınara gel ki görem/Üç gün arpanı derem/Ayağında yemeni” gibi üç isimle anılan türkü Ufuk Erbaş’ın derlemesi ve seslendirmesiyle meşhur oldu. Bu türkü ona ikinci altın plağını kazandırdı. İlk altın plağını ise 1965’te Girgin plak firmasına okuduğu “Asker Mehmet ve Zeynebim” adlı ağıtla kazanmıştı.
1977 yılında Türkiye’nin ilk ve en eski konservatuarı olan “Darülelhan”a, yani İstanbul Anakent Belediye Konservatuvarı’na girdi. Nida Tüfekçi, Adnan Ataman, Neriman Tüfekçi, Sadi Yaver Ataman, Halil Bedi Yönetken, Nedim Otyam, Yücel Paşmakçı, Mustafa Hoşsu, Süheyla Altmışdört, Ahmet Yamacı, Mustafa Geceyatmaz, Dürdane Altan, Hamdi Özbay… gibi devrin büyük hocalarından oluşan jürinin karşısında sınavdan başarıyla geçti.
Bu konservatuar çalışmaları ona çok çok şey kazandırdı; bilgi, deneyim, olgunluk, çevre edinme gibi... Yıllar birbirini kovalarken 1983 yılında İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nda sanatçı ve öğretim görevlisi olarak göreve başladı.
Derlemeler için, Malatya merkezden sonra; Hekimhan, Alvar, Bıcır, Hasan Çelebi, Battal Gazi, İsmet Paşa, Doğanşehir, Polat, Yazıhan, Fethiye, Sarsap, Elazığ, Maden, Ergani, Diyarbakır, Adıyaman illerini dolaşarak, gerek TRT, gerekse konservatuvar arşivine 170 den fazla derleme kazandırdı. Bir o kadarda arşivinde beklediğini gururla belirtiyor Ufuk Erbaş...
Bu konservatuvarda hocalık görevine ek olarak iki dönem disiplin kurulu üyeliği yaptı, konservatuar kadrosuyla çoğunluğu yurt dışında olmak üzere birçok konser, seminer ve konferanslar verdiler. Bu yıllar içinde Maçka İlköğretim Okulu, Cihangir İlköğretim Okulu ve Hava Harp Okulu’nda korolar kurup çalıştırdı ve daha sonra konserler verdi.
1971 yılında Sebahat Hanım’la evlendi, 1972 yılında ilk oğlu Şafak Erbaş, 1980 yılında da ikinci oğlu Bekir Güneş Erbaş doğdu...
15.09.2003 tarihinde erken yaşta kendi arzusuyla 43 yıllık sanat, araştırmacılık ve derlemecilik sürecini noktaladı
21.01.2007’de Ekrem Ataer, Bakırköy Yunus Emre Kültür Merkezi’nde Ufuk Erbaş adına bir “ahde vefa” gecesi düzenleyerek sevenleriyle vedalaşma ortamı yarattı.
05.05.2008’de Malatya Müzisyen Eğitimciler Sanat Derneği (MESD), her yıl düzenlediği geleneksel ses yarışmasını o yıl “Ufuk Erbaş Ses Yarışması” adıyla düzenledi. Televizyon o programı canlı olarak yayınladı...
Türk Halk müziği için sayısız güzellikte çalışmalar yapan, bir çok Malatya türküsünün başka iller adına kaydedilmesini eleştiren ve bu türkülerin Malatya’ya ait olduğunu ispat eden sanatçımıza bundan sonraki sanat yaşamında başarılar diliyorum...
Yine bir değerimizi andık, sizlere de hatırlattık...
Selam olsun Malatya’mızın güzel insanlarına...