ALTIN
 2.468,19
DOLAR
 32,4306
STERLİN
40,3674
EURO
 34,5013

EVLİYA ÇELEBİ MALATYA'DA-1655

Evliya Çelebi'nin Yazdıklarıyla Malatya'yı yakından tanıyalım. 

26 Eylul 2022 03:51
EVLİYA ÇELEBİ MALATYA'DA-1655

Büyük gezgin Evliya Çelebi, 1655 yılında ziyaret ettiği Malatya'yı, Malatya insanını, yeşil bağlarını ve elma ağaçlarındaki elmalara yapıştırılan şiir kağıtlarını anlatıyor:

"Malatya, 8 adet büyük şehirlerin ortasına kurulmuş mamur ve şen bir beldedir. Halkı genellikle Türkler ve Kürtlerdir ama İzoli Kürdü ve Türkmeni çoktur. Levend, rençber, cesur ve yiğit kavmi vardır. Hepsi mü'min, muvahhid, pâk (temiz) inançlıdırlar.. Halkı garib dostlardır. Nimetleri bol ve yoksulları seven insanlardır. Her yabancı diyardan gelen, bir adamın evine doğrulup varsa elbette ona ikram ederler. Arifler yurdu, fâzıllar kaynağı, şairler yuvası ve sâlihler beldesi bir İrem Bağı'dır.

Bizzat Hazret-i Battal Gazi'nin doğum yeri bu Malatya Şehri olduğundan hâlâ hanesi adı geçen Aspuzu Bağı içinde ufak tefek bir hane idi. Battal Gazi'nin ruhaniyeti ile 700 yıldan beri zerre kadar yapısına zarar gelmemiş büyük ziyaret yeridir. Efendimiz Melek Ahmed Paşa, Ehl-i Beyt muhibbi olduğundan bu türbeyi dört tarafından genişletti, yeniden yüksek bir kubbe ve türlü türlü maksûreler yaptırdı, dinlenmeye gelenler için mutfaklar ve yüzlerce bakır kap kacakları vakfedip türbedarına teslim etti, vilâyet halkını bu vakfa nazır yapıp sicillâtta yazılıp kaydedildi. Hâlâ bir tekke ve gönül erbabının ziyaret yeridir. Bütün yıl boyunca sabah ve akşam gelen giden Bektaşî fukaraları eksik değildir. Hâlâ Rıdvan cenneti bahçelerinden nişan verir güllük gülistan bir tekkedir.

MALATYA'NIN YÖNETİCİLERİ

Kanun üzre Bey'inin hâss-ı hümâyûnu 500.000 yük akçedir ve 500 askerle hükümet edip her sene kendisine 80 kese hâsıl edip sefere gider. Sancağının altında 7 zeameti ve 276 tımarı vardır. Bütün zeamet sahipleri cebelüleri ile 800 asker olup paşası sancağı altında sefere giderler ama seçkin askerdir. Alaybeyisi, Çeribaşısı ve Yüzbaşısı vardır.

5. Hâkimi, Şer'-i Resûl-i Mübîn tarafından 300 akçe pâyesiyle şerif eski Kadılıktır. Bütün nahiyeleri Kürt ve Türkmen köyleridir. Bu köylerden her sene adalet üzere kadıya 20 Rum kesesi olur.

6. Hâkim-i Şer'i Şeyhülislâmı'dır (Müftü).

7. Hâkimi Nakibüleşrâf'dır.

8. Hâkimi Şehir Nâibi'dir.

9. Zâbiti Şehir Muhtesibi'dir.

10.su Şehir Voyvodası'dır.

11.si Haraç Ağası'dır.

12.si Malatya Muhassılı'dır ki Bey kadar asker ile ata biner.

13.sü Emin Ağa'dır.

14.sü Şahbender'dir.

15.si Sipahiler Kethüdayeri'dir.

16.sı Yeniçeri Serdarı'dır.

17.si Kale Dizdarı'dır.

18. Hâkim Hâne-i Avârız Ağası'dır.

Kürt ve Türkmen vilayeti olduğundan bu hâkimler yönetimde bulunarak huzuru sağlayıp padişah alını toplayarak adaletle hükmederler..

MALATYA'NIN İNSANLARI

Malatya'nın hâneleri tamamı 5.265 adet altlı-üstlü kârgir yapı eşrafın, ileri gelenlerin ve diğer halkın evleri vardır. Bunların tamamı bağlı-bahçeli ve baştan başa toprak ile örtülü eski evlerdir ki büyük varoşu süslemiştir. Ancak bu varoşun çevresinde kale duvarı yoktur ama köşe başlarında tedribe kapıları vardır. Her gece kapıları kapatılır.

Gerçi Türkmen ve Kürt şehridir ama baba ve atalarından duydukları denenmiş ilaçlar ile dertlere çare bulur ustaları vardır. Alman ve Karaman diyarında öyle üstad yoktur. Usta cerrahları, tamamı 7 dükkândır. Cerrah Usta Beşaret Kürd adamıdır, ama gayet yetkin ustadır.

Kürtlerin yaşadığı yer olduğundan oğuz adamları çoktur. Öncelikle Kürt Ata Dede, gündüz sâim (oruçlu) ve gece kaimdir (ayaktadır, ibadet eder). Halktan kaçıp yalnızlığa çekilmiş kimsedir. Doğu bölgesi olduğundan düzgün ve seçkin, güzel şiir sahibi çelebileri vardır.

(Malatya'nın) seçkinleri samur kürk ve renkli soflar giyerler. Orta hâlli olanları renk renk çuka, Malatya bezi mavi kaftan giyerler. En yoksulları şal ve şapik giyerler. Zengin kadınları muhayyer ferace ve yassıbaşı ile gezerler. Ancak genellikle yoksul kadınları beyaz car bürünüp sivri takke giyerler. Elbette ayaklarına sarı ve kırmızı çizme giyerler.

Halkı Kürtçe ve Türkçe konuşurlar ama bazı kendilerine özgü kelimeleri vardır. Örnek; "Hele met sağâyı getir" yani "Elbette bardağı getir", "Hemesi pozandadır": "hepsi bağdadır", demektir.

Havası gayet tatlıdır. Karaları ve denizleri gezmiş seyyahlar, gönül alan Tebriz'in havasına benzerdir derler. Gerçekten de havasının tatlılığından halkı zinde ve sağlam yapılıdırlar. Hepsi hünerli erlerdir.

2.000 kadar su kuyuları vardır. Bağ ve bostanlarını suladıklarından başka herkes evlerinde ihtiyaç duyduklarında kuyu suyu kullanırlar. Gerçi su kuyularına ihtiyaçları yoktur ama her hanede birer kuyu bulunur.

Hamamlarının hepsi 7 adet havası hoş ve yapısı güzel hamamlardır. Bunlardan Alaca Hamam, Silahdar Mustafa Paşa Hamamı gayet iç açıcıdır. Yeni Hamam, Bey Hamamı, Kumacık Hamamı ve Ali Mısrî Hamamı'nı bir evliyâullah yaptırdığından ziyaretgâh bir hamamdır. Cum Hamamı ve varoşta Behram Paşa Hamamı. Bunlardan başka 300 adet ev hamamları vardır.

Garip bekâr hanları; hepsi 6 adet bekâr odalarıdır ki her birinde 1.000'er adam vardır. Genellikle pabuççu bekârları ve Trabzon'un bez dokuyucu Lazları kalırlar. Her gece akşamdan sonra davul çalınıp kapıları kapatılır. Bu hanlara hâkim kapıcıdır.

HALKIN YAYGIN İSİMLERİ

Erkeklerinin isimleri; Bektaş Ağa, Hasİn Ağa, Halim Bay Ağa, Kutlu Ağa, Ata Bey, Rıza Bey, Sinan Bey ve Şâdî Bey.

Ulemaları; Molla Birdinicî, Molla Harbiridî, Molla Şekâkî, Molla Sûrânî, Molla Halilî ve Molla Habîbî derler.

Kadınlarının isimleri; Havvâ, Hümâ, Tenzile, Ünzile, Kelime, Alime, Rukiyye, Emine, Kezziban, Gülsüme, Fatıme, Hâtime, Meryem, Ümmühan, Nisakadın, Zaliha, Meşkure, Âtike, Zuhrüfe, Seniyye, Hâşime ve Hatice Hanım.

Kölelerinin isimleri; Dilâver, Server, Hünerver, Yusuf, Beşir, Terir, Ayvaz, Rüstem, Fikirli, Selmân, Kerrâr, Siyavuş, Zülficâm, Zülfikâr, Zülyezen, Eleşkir, Hudâverdi, Allahverdi, Çalapverdi, Canverdi, Canbezdi ve Canmerd.

Câriyelerinin isimleri; Tâbende, Hâkime, Sâbite, Tirfil, Goncabûy, Nergis, Gülşaha, Sünbüle, Havvâre, Fidâye, Verdiye, Malike, Mihrî, Fahrî, Yasemen, Gülistan, Üftâde, Şâhıma, Bânuya, Demirhan, Bedahşân, Gülgûn ve Cânfedâ.

MALATYA'NIN MAHSÜLLERİ

Tahıl mahsullerinin bereketi; Evvelâ yedi tür taneli buğdayı olur, benzeri meğer Havranda ola. Ve arpası ve pamuğu güzel ve ovalarında yoncalıkları boldur. Baklası, nohudu ve mercimeği gayet meşhurdur, ama ovalarında pirinci olmaz, Zira kış yurdudur.

Dağlarında gezengüvî adında kudret helvası Allah'ın izniyle gökten inip meşe ve pelit ağaçları yaprakları üzerine yağar lezzetli müshil helvadır. Dağlarında mazı meşe ağacı ve meyvesi, ovalarında pazı, ıspanak ve lahanası ve diğer sebzeleri boldur.

Meyveleri, evvelâ 7 türlü kayısısı ve zerdalisi, 80 çeşit sulu armudu sicillerde yazılı olup 7 tür ayvası, 20 çeşit elması, dürbili üzümü ve kirazı meşhurdur.

Bu Malatya Şehri'nin bir çeşit beyaz balı olur ki yeryüzünde benzeri meğer Aydos balı ola. Kırmızı cerreler (su kapları) ile İstanbul âyânına nice 100.000 kavanoz süzme bal hediye götürürler, bunun şerbetinin ve ayva perverde şerbetinin yeryüzünde benzeri yoktur.

Genellikle halkının işleri ve meslekleri bağcılıktır ki yüzlerce çeşit ürünleriyle geçimlerini sağlarlar. Bir bölüğü pamuk ipliği eğirirler ve bir kısmı da çulha, dokuyucu olup beyaz pamuk bezi dokurlar. Bağlarının sayısı; hepsi 7.800 bağdır ve 600 şebekeli bostandır. Tamamı sicillerde ve mîr-âbı defterinde yazılıdır.

ASPUZAN YAYLAĞI VE MEYVELERİ

Rıdvan bahçesi, cennet bağı Aspuzan Yaylağı, bu yeryüzünün yerleşik kısmında yedi iklimi gezip dolaşan denizler ve karalar gezginlerinin dillerinde destan olan İrem Bağı, cennet bahçelerinin en ünlüleri Rumeli diyarında Budin sınır boylarında İrem Bağı'na denk Peçoy-ı Sirem'in kalesi ardında Baruthanesi'dir... ancak bu Malatya'nın Aspuzu’su âb-ı hayatlarının çokluğuyla, havasının tatlılığı yönüyle, sayısız ve sınırsız meyvelerinin bol olması dolayısıyla bu Aspuzu bağları hepsine tercih olunur..

Aspuzu meyveleri; evvelâ 7 çeşit kayısısı Al Hamavî, Sarı Hamavî, Mışmış Hamavî, Beyaz Kumru, Bey Kumru, Sulu Kumru ve Etli Kumru. Bu anılan kayısılar öyle suludur ki bağdan şehre seleler ile zorlukla gelir, Her bir kayısı 40 ve 50'şer dirhem gelir.

Zerdalinin hesabını Tanrı bilir. Çokluğundan dolayı pestil yapıp diyar diyar yükler ile tüccarları taşırlar. 80 çeşit sulu armudu sicillerde yazılıdır. Evvelâ Gök Sulu 1'er okka gelir, onu turşu ederler, suyu sanki gül suyudur. Çok çok içene bir keyif ve bir gevşeklik verir, bedenin güçlendirilmesine faydası olur. Evli olan kimseler yese yararlarını görürler. Bey armudu da lezzetli ve suludur. Hatta İstanbul’un ileri gelenleri bu Malatya'dan ılgar ile armut filizleri getirterek İstanbul fidanlarına aşlamışlardır. Bunlardan öyle Malatya armudu olur ki padişahlara hediye gider.

Bu Malatya'nın 7 türlü elması, İzmit Şehri'nde Misket Elması ve Ferik Elması'ndan lezzetli ve sulu hudayî kokulu elması olur ama Kefe diyarının Sudak Elması kadar iri değildir. Ancak 30-40 dirhem gelir. Ancak Cenâb-ı Hak bu Malatya elmalarına bir tür renk vermiştir ki kırmızısı, kırmızı-sarısı, yeşili ve başka renkleri tamamen Tanrı işidir ki asla bir renge benzerlikleri yoktur. Hatta bir hanede 5-10 adet elma olsa hoş kokusundan insanın dimağı kokulanır.

ELMA AĞAÇLARINDA ŞİİR KAĞITLARI

Hatta bu Malatya zarifleri ve nârin kadınları, bu elmalar, ağacında iken, balmumu ile bu elmalara şiirler yazarlar. Kimileri de kâğıtlara uygun beyitleri makaslarla oyup elmaların üzerine yapıştırırlar. O elmalar ağaçlarında iken tazeliğinde ve ayın tesiriyle renklenip olgunlaştıkça anılan kâğıtların ve balmumlarının altlarından kırmızı, beyaz ve sarı güzel yazılı beyitler çıkar ki her biri sanki birer açık sihirdir. Bu elmaları sonra vilâyet vilâyet ileri gelenlere ve bizzât padişahlara hediye götürürler. Bu da bir diyara mahsus değildir.

Ve 7 tür ayvası olur, tanesi birer okka gelir, ama Papa Ayvası ve Ekmek Ayvası gayet sulu ve lezzetlidir ve misk ve amberden fazla güzel kokusu vardır.

Ve kirazı ve vişnesi vardır, ama İstanbul kirazı gibi ve Tekirdağı vişnesi gibi iri ve sulu değildir.

HALKIN BAHARDA BAĞLARA GÖÇMESİ

Kısacası bütün sulu meyvelerinin övülmesinde dil kısa kalır kalemler kırılır. Bu adı geçen İrem Bağı Malatya'nın kıblesi tarafında çeyrek saat mesafededir. Ama yine bağları, bahçeleri ve şebekeli bostanları birbirine yakındır. Bahar mevsimi geldiğinde bütün Malatya Şehri'nin tamamı küçüğü, büyüğü, zengini, yoksulu şehirden Aspuzu bağlarına göçerler.

Şehirde ancak şehrin yabancıları ile esnaf ve tüccar kalır. Bunlardan başka kefere ve fecereler ile 300 kadar bekçiler kalıp her gece fenerlerini yakarak şehir içinde bekçilik ve gözcülük ederler, davullarını döğerek kol kol olup şehir içinde gezip dolaşırlar. Bu tarz üzere bütün bölge halkı bu Aspuzu'da tam 8 ay çoluk çocukları ve vefalı dostlarıyla gece gündüz içip eğlenip padişahın devletinin devamı için hayır dua ederler.

En yoksul garibin 1 fersah yer bağı vardır. Tamamı 7.800 bağ vardır. Mîr-âb (Su Ağası) bu bağlara su saldığında defterine yazar. Her bağda birer bağ evi bulunur. 300 adet fıskiyeli, havuzlu ve hamamlı ileri gelenlerin hâneleri vardır. Paşa, Müsellim, Molla ve bütün yöneticiler buradadır. Camiler, mescitler, medrese, sıbyan mektebi, derviş tekkesi, hamamlar ve 600 adet dükkân vardır. Kısacası şehirde ne kadar yapı var ise bu Aspuzu'da ondan daha fazla güzel yapılar vardır.

PINARBAŞI MESİRESİ

Meram benzeri Pınarbaşı; Deyr-i Mesih Nehri kenarında bir mesire, dinlenme ve gezinti yeridir ki İrem Bağı benzeri mesire yerleri bu Pınarbaşı'nın yanında bir kurt-kuş yuvalarıdır. Ama bu Pınarbaşı öyle yeşillik ve ağaçlıktır ki sanki Isfahan-ı nısf-ı cihânın Çârbağı'dır. Öyle çimenlik, güllük ve çiçekliktir ki gül, sümbül, zerrin, nergis, menekşe ve tutyası insanların ayaklarının altına toz toprak gibi bolca serilmiştir. Burada olan türlü türlü ağaçların boylan göklere kadar uzayıp onların gölgelerinde dünyayı aydınlatan güneşin yemyeşil zemine asla etkisi olmaz.

Nice kere yüz bin dili uzun bülbülleri şakımaya başladıklarında insanların kulakları kuşların hoş seslerinden sağır olur. Hânendeler, sâzendeler ve mutrıpların segâh, dügâh, nevâ ve bûselik makamlarında fasıllarını koruda bulunan bülbüller işittiklerinde onlar da nevâ faslı ederler.

Bu yeşillik yurdunda geçmişin hayır sahipleri türlü türlü çemenzâr sekiler, çeşit çeşit sedirler, sofalar ve Keykâvûs mutfaklarında akarsular ile kebap değirmenleri etmişler ki yüzlerce şişlere koyunları takıp çarklara koyup dolaplarını akarsular çevirerek çok güzel, hoş lezzetli ve taze kebapları olur.

Mesire yerinin her köşesinde türlü türlü sohbetler olup kimi ilmi münazaralar yapar, kimi şiirler okur, kimi masallar hikayeler anlatır, kimi gülünç taklitler yapar, kimileri de saz ve söz ile taraf taraf Hüseyin Baykara fasılları ederler. Kısacası övülmesinde dil kısa kalır.

Bu Aspuzu'nun dört tarafında bağ ve bahçeleri birbirine bitişik 15 adet İrem Bağı gibi bakımlı ve şenlikli, hanlı, camili, hamamlı ve çarşı-pazarlı köyleri var ki her biri bir çeşit cennet bölümlerinden nişan verir. Her birinden nice tatlı sulu ırmaklar akar. Bu akarsuların sağında ve solunda türlü türlü şebekeli bağlar, bostanlar, bahçeler ve Rıdvan cenneti bahçeleri vardır.."

Kaynak:

Daha fazlası için KİTAPLARDA TARİH sayfasını takip ediniz:

https://www.facebook.com/KitaplardaTarih

 

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.