Gazeteciler Cemiyeti bünyesinde Norveç Büyükelçiliği desteğiyle gerçekleştirilen “9. Köy Projesi” kapsamında planlanan Basın Evi söyleşilerinde bu hafta, "Dijital Tekellere Karşı Gazetecilik Mücadelemiz" başlığı ele alındı.
Gazetecilik mesleğinin dijital çağda karşılaştığı yeni tehditler ve çözüm yollarının tartışıldığı söyleşinin konukları Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici ve Dr. Çağrı Kaderoğlu Bulut oldu.
Çok sayıda Gazeteciler Cemiyeti Üyesi ve genç gazetecinin katıldığı söyleşi, Basın Evi’nden fiziki ve Zoom uygulaması üzerinden çevrim içi olarak izlendi.
Yapay zekâ teknolojilerinin medya üzerindeki baskılarının ve olumsuz etkilerinin ele alındığı söyleşinin moderatörlüğünü ise Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu Üyesi gazeteci Zeynep Gürcanlı üstlendi. Söyleşinin ardından Basın Evi’nde katılımcılar için bir resepsiyon verildi.
15–16 Mayıs 2025 tarihlerinde Gazeteciler Cemiyeti tarafından Medya Dayanışma Grubu paydaşlarıyla düzenlenen “Dijital Tekeller, Tehditler ve Arayışlar” başlıklı Medya Konferansı’nın sonuç deklarasyonunun da tartışıldığı söyleşide, dijital platformların bağımsız gazetecilik üzerindeki etkileri konuşuldu.
Özellikle Google ve benzeri küresel dijital platformların “dijital sömürgeciliğe dayalı hegemonyasına” karşı alınabilecek önlemlerin vurgulandığı etkinlikte, gazetecilik ürünlerinin telif hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, bu platformların içerik üreticilere gelir paylaşımı yapması yönünde yasal düzenlemelerin zorunlu olduğu belirtildi.
Söyleşide, “yapay zekâ teknolojileri”, “dijital telif hakları”, “veri şeffaflığı” ve “yerel medya” gibi konu başlıkları üzerinde duruldu.
“24 Temmuz, sansüre karşı direnmenin günü”
Haber sitelerinin algoritmalar nedeniyle görünürlüğünü yitirdiği, reklam gelirlerinin büyük kısmının platformlara aktığı ve gazetecilik mesleğinin sürdürülebilirliği için dijital ortamlarda da hak temelli bir yaklaşımın şart olduğu ifade edilen söyleşide, Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici, konuşmasının başında 24 Temmuz’un anlamına dikkat çekti.
Bildirici, “24 Temmuz, aslen gazetecilerin sansüre karşı direnmesinin günüdür. Bugün sansür memurları yok belki ama ‘Dezenformasyon Yasası’nın baskısı altında gazetecilik yapıyoruz. Sansürün bin bir türlüsü uygulanıyor. Biz de bu ortamda nasıl daha iyi gazetecilik yapılabilir diye kafa yoruyoruz” diye konuştu.
“Yeni tür bir sömürgecilik: Ulus aşırı dijital şirketler”
Bildirici, Medya Konferansı’nın sonuç bildirgesine atıfta bulunarak dijital platformların habercilik üzerindeki kontrolünü yeni bir sömürü biçimi olarak tanımladı. Bildirici, “Gazetecilik örgütleri olarak bir araya geldik, ortak sorunlarımızı belirlemeye çalıştık. Karşımızda uluslararası medya kuruluşlarından bile daha güçlü, bütün üretimlerimize el koyan dijital platformlar var. Bu, yeni tür bir sömürgecilik. Artık insanlar haber sitelerine doğrudan gitmiyor; yapay zekâlar üzerinden bilgiye ulaşıyorlar. Bu durum, sitelerin ilan ve reklam gelirlerini tehdit ediyor” sözlerini aktardı.
Bildirici, Medya Konferansı’nda oluşturulan sonuç deklarasyonunun bu dijital dönüşümle nasıl baş edileceğine dair önemli bir yol haritası sunduğunu belirtti.
“Arama motorları ve yapay zekâ karşısında ne yapacağız sorusuna yanıt aradık. Ortaya çıkardığımız metin, bu yeni dönemde gazeteciliği nasıl sürdürebileceğimize dair bir yol kılavuzu olacak” dedi.
“Devlet dijital telif yasasıyla bizi korumalı”
Bildirici ayrıca dijital telif hakkı yasasının önemine dikkat çekerek, bu konuda Meclis’te yürütülen temasları da aktardı:
“Devletin bizi dijital telif yasasıyla koruması gerekiyor. Ulus aşırı platformlar bizim haber ürünlerimizi izinsizce alıyor ve yayıyor. Şeffaf değiller, denetlenemiyorlar, her şeyi kendileri belirliyorlar. TBMM Dijital Mecralar Komisyonu’ndan Tuncay Özkan’la bu konuyu görüştük. Gazetecilik ürünlerinin eser sayılmaması üzerine kapsamlı değerlendirmelerde bulunduk. Bir şey çıkar mı bilmiyorum ama taleplerimizi iletmiş olduk.”
“Yapay zekâlar haber servis edecek”
Yapay zekânın habercilik sürecine etkilerine değinen Faruk Bildirici, özellikle arama motorlarının bağımsız habercilik üzerinde kurduğu baskıya dikkat çekti.
Bildirici, konuya dair “Yapay zekâ ve arama motorları, gazetecilerden topladıkları bilgileri yeniden derleyerek servis edecek. Bu durumda insanlar artık bizim ürünlerimize hiç uğramayacak. Bu, gazetecilik için büyük bir tehdit” sözlerini aktardı.
“Gazetecilik, ifade özgürlüğü alanıdır”
Dr. Çağrı Kaderoğlu Bulut ise konuşmasında teknoloji şirketlerinin medya üzerindeki etkilerini değerlendirdi. Google gibi şirketlerin tüm dünyada bir otorite haline geldiğini vurgulayan Kaderoğlu Bulut, “Bu platformlar hayatımızın her alanında hakimiyet kurmuş durumda. Küresel ölçekte haber dolaşımına yön veriyor, hangi haberin görünür olacağına karar veriyorlar. Google reklamları üzerinden haber sitelerinin trafiklerini belirliyor, reklamverenle doğrudan ilişki kurulmasını engelliyorlar” diye konuştu.
OGM duyurdu: Dört ildeki orman yangınları kontrol altına alındı
Dijital medya çağında telif sorununa da dikkat çeken Bulut, “En önemli sorunlardan biri telif. Bu şirketler topladıkları verilerle özel çıkar sağlıyor ama bu içerikler üzerinden gazetecilere hiçbir gelir yansımıyor. Gazetecilik, diğer mesleklerden farklı olarak bir ifade özgürlüğü alanı. Haber kamusal değer taşır. Rutin haberler ücretsiz olmalı ama özel haberlerin değeri tanınmalı” dedi.
“Gazetecilikte nitelikli eğitime ihtiyaç var”
Kaderoğlu Bulut, yakın zamanda elde edilen verilere dikkat çekerek, yapay zekâ destekli haber aramalarının oranının çok yükseldiğini paylaştı. Ayrıca Türkiye’de haber okur yazarlığı üzerine tartışan Bulut, Türkiye’deki gazetecilik eğitimi konusunda da değerlendirmelerde bulundu.
Sayıca artan iletişim fakültelerine karşın istihdam alanının daraldığını vurgulayan Bulut, “İstihdam bu kadar azalırken bu kadar çok iletişim fakültesi açılması maalesef durumu daha da kötüleştiriyor. Fakülte sayısını azaltıp niteliği artırmak şart” dedi.
“Yerel medya, büyük olaylarda hatırlanıyor”
Yerel medya konusuna da değinilen söyleşide, felaket dönemlerinde yerel medyanın hayati rolü öne çıktı. Dr. Kaderoğlu Bulut, “Deprem ve yangın gibi felaketlerde yerel medya çok kritik rol oynadı. Ancak bu bölgelerde uzun süre gazetecilik yapılamadı, hâlâ da yapılamıyor. Yerel medya güçsüz durumda” dedi.
Faruk Bildirici ise yerel medyanın değerinin genellikle büyük krizlerde anlaşıldığını söyledi. Bildirici, “Maddi gücü olan medya kuruluşları bile sahaya muhabir göndermek yerine masa başında haber yapıyor. Ancak büyük olaylar olduğunda ajansların ve yerel medyanın önemi ortaya çıkıyor. Yerel medyada üretilen haberlerin yaygın medyada isimsiz olarak kullanıldığı örnekler de çok. Yerel medya ve ajanslara destek şart” sözlerini aktardı.
Muhabir: Cemre Polat-24 Saat