Türkiye’de, kamu kesiminde ve özel sektörde maaş ve ücretlerin gerek kendi içlerindeki yeterliliği, gerek birbirleri karşısındaki durumu; ekonominin genel yapısı, refah standartları ve geçim şartları açısından sürekli tartışma konusu olmaktadır.
Türkiye’de maaş ve ücret politikası dengelerinin ülke gerçeklerine uygun olup olmadığını; nüfusları yaklaşık olarak eşit Türkiye ve Almanya’nın bu konudaki verileri çerçevesinde incelemek, konuyu daha iyi anlamamızı sağlayacaktır:
Türkiye’de 5.3 milyon, Almanya’da 4.3 milyon memur var.
Türkiye’de, 2025 yılında (Temmuz maaş artışı sonrası):
-En düşük devlet memuru maaşı, 50.500TL; ortalama devlet memuru maaşı ise 63.500TLdir. (En düşük memur maaşının %25 fazlası)
-En düşük özel sektör çalışanı (asgari ücretli işçi) maaşı 22.100 TL (Ocak ayında artacağını dikkate alalım); ortalama sigortalı çalışan maaşı ise 26.500 TL’dir. (Asgari ücretin %20 fazlası)
-Kamuda, genel müdürün maaşı 140.000₺’dir. (En düşük devlet memuru maaşının yaklaşık 2.75 katı)
Türkiye’de kamu-özel sektör maaş tutarlarını karşılaştırdığımızda, en düşük devlet memuru maaşı, asgari ücretin 2.3 katı; ortalama devlet memuru maaşı ise, ortalama sigortalı işçi maaşının 2.4 katıdır.
Almanya’da;
-Aylık asgari ücret 1.700€, ortalama aylık işçi ücreti 2.900€’dur. (Asgari ücretin %70 fazlası)
-En düşük kamu görevlisi maaşı 2.050€’dur. (Asgari ücretin %20 fazlası). Ortalama kamu görevlisi maaşı 3.500€’dur (En düşük kamu görevlisi maaşının 1.7 katı)
-Üst düzey yönetici (Bir kurumun genel müdürü) maaşı 8.600€’dur. (En düşük memur maaşının 4.2 katı)
Kamu ve özel sektörde “en düşük-ortalama ve üst düzey” maaşlarla ilgili, iki ülke arasındaki bu rakamların karşılaştırılması; bize ekonominin durumu, refah düzeyi, işgücü piyasaları (arz-talep dengeleri), ücret politikası ve standartları, işgücünün niteliği ve verimliliği açılarından şunları anlatıyor:
-Ekonomik ve sosyal göstergeler:
Almanya, Türkiye’ye göre yaklaşık 4 kat daha fazla milli gelire sahip.
2024 yılında Almanyanın ihracatı 1 trilyon 559 trilyon€ (241 milyar€ dış ticaret fazlası verdi.)
Türkiye’nin ihracatı 261 milyar$ ( 82 milyar$ dış ticaret açığı verdi.)
Almanya’nın 2024 yılı kamu bütçesi açığı %5 iken, Türkiye’nin bütçe açığı yaklaşık %20 oranında gerçekleşti.
-Ücret Politikası ve Refah Standardı:
Almanya’da özel sektörde (aynı zamanda kamuda) ortalama maaşın asgari ücretten %70 fazla olması, geniş bir orta sınıfın varlığına işaret ediyor. Türkiye’de ise asgari ücret ile ortalama maaş arasındaki farkın ancak %20 olması, özel sektörde yoğun bir yoksul çalışan kitlesi bulunduğunu ve orta sınıfın eridiğini gösteriyor.
Almanya’da, en düşük devlet memuru maaşının asgari ücretin yalnızca %20 fazlası olması; kamuda ve özel sektörde birbiriyle uyumlu, verimlilik temelli, hakkaniyete uygun ve yatay ücret politikası benimsendiğini gösteriyor.
Türkiye’de, en düşük devlet memuru maaşının asgari ücretin 2.3 katı, ortalama memur maaşının ise ortalama işçi maaşının 2.4 katı olması; özellikle kamuda alt kesimde çalışanların, devlet eliyle ve politik himaye ile kayırıldığını, özel sektörde ise işgücü piyasasındaki arz-talep dengesizliği ve ekonomideki verimsizliğin kurbanı olduğunu gösteriyor. Bu, kamu ve özel sektör çalışanları arasında gelir düzeyi ve hayat standardı açısından ciddi bir uçurum bulunduğu; devletin memurlar için asgari refahı, özel sektöre göre çok daha yüksek tuttuğu anlamına geliyor.
Almanya’da devlette genel müdür maaşının en düşük memur maaşının 4.2 katı olması, “liyakat ve sorumluluk farkına” saygılı ve adaletli bir ücret hiyerarşisi kurulduğunu gösteriyor. Türkiye’de ise, genel müdür maaşının en düşük memur maaşının sadece 2.75 katı olması; kamu kesiminde “teşvik” ve “liyakat ödüllendirmesi açısından yetersiz bir yapı bulunduğunu, yetki ve sorumluluk farkı pek dikkate alınmadan, tüm kamu çalışanlarının adeta bir “yığın” halinde istihdam edildiğini gösteriyor. Sonuçta, çalışanla çalışmayan arasında blr fark kalmaması; kamu kesimlinde, motivasyon kaybı, vasatlaşma, içe kapanıklık, kariyer hırsının azalması gibi sonuçlar doğuruyor.
Buna göre Almanya’da ücret sisteminin, “en alt-ortalama-en üst” arasındaki farkın ölçülü ve işlevsel olması dolayısıyla, “yatayda dengeli” ve “dikeyde rasyonel” olduğunu söyleyebiliriz. Türkiye’de ise, “özel sektörün tabanında yoğunlaşma,” “kamu içinde yükselme katsayısının zayıflığı” ve kamu ile özel arasında doğal olmayan bir “kopuş ve oransızlık” bulunması dolayısıyla “yatayda çarpık ve adaletsiz, dikeyde sıkışmış” olduğunu görüyoruz.
-Üretim ve İşgücü Verimliliği:
Almanya’da çalışan başına yıllık brüt yurt içi hasıla üretimi yaklaşık 136.000$; Türkiye’de 38.000$ (Almanya’nın üçte biri)
Almanya’da bir çalışanın saatte ortalama üretim değeri yaklaşık 76$’dır (OECD verisi). Bu oran, hem teknoloji, hem eğitim ve uzmanlık, hem de otomasyon seviyesinin bir sonucudur. Türkiye’de ise 30 USD’nin altındadır (OECD ve TÜİK verileri). Bu oran, düşük teknoloji, düşük katma değer ve plansız üretim yapısının göstergesidir.
Haftalık çalışma saati Almanya’da ortalama 35-37 saat; Türkiye’de 45 saattir. Almanya’nın haftalık çalışma süresi Türkiye’den az, ama üretilen çıktı, Türkiye’nin 2 katından fazladır.
Almanya’da, kamuda da özel sektörde de maaşlar verimlilik temelli, veriye dayalı ve “ücret-hizmet dengesi” adildir. Örneğin öğretmen, mühendis, kamu yöneticisi gibi pozisyonlarda maaşlar, performans ve görev yüküyle tutarlıdır.
Türkiye’de ise memur maaşları, performansla değil; kıdem ve politik kararlarla belirlenir. Düşük verimlilik, üretilen çıktı ve performansla ilişkisiz ücret rejimi söz konusudur. Birimlerde genellikle gereğinden fazla eleman bulunur. Kimin ne kadar iş yaptığı ölçülmez. Çok çalışan ve çok üretenle, az çalışan ve az üreten aynı maaşı alır.
Almanyada işgücü verimliliği artışı; eğitim, mesleki yeterlilik ve Ar-Ge yatırımlarıyla desteklenir ve süreklidir. Sendikalar ücret artışlarını verimlilik artışıyla bağlantılı olarak talep eder. Türkiye’de özel sektörde ise tam tersidir; özellikle düşük ve orta segmentte çalışanların üzerindeki iş yükü çok fazladır; ama karşılığı asgari ücrettir.
-Liyakat, Motivasyon ve Kamuda Kaynak İsrafı:
Türkiye’de kamu kesiminde maaşlar, toplumun genel refah seviyesi, ekonominin değer üretme kapasitesi ve verimliliğinden bütünüyle bağımsız olarak belirleniyor. Devletin himaye ve popülizmi ile ekonominin reel şartlarının üzerinde belirlenen maaşlar, gereğinden fazla sayıda memur sayısı ile birleştiğinde, kamu bütçesi açıklarına ve yapısal israfa yol açıyor.
Türkiye’de kamuda, özel sektördeki ile aynı pozisyonda bulunan kişi, ortalamada özel sektördekine göre iki kattan daha fazla maaş alıyor. Sırf pozisyon üzerinden kamuda çalışana sağlanan bu eşitsizlik; çalışma performansı ve üretim verimliliği söz konusu olduğunda çok daha fazla derinleşiyor. Özel sektörde kamudaki ile aynı pozisyonda bulunan kişi, diğerinin yarısından az maaş almasına rağmen, çok daha yüksek performans sergiliyor ve birim sürede kat be kat fazla çıktı üretiyor. Bu asimetrik durum, sırf daha fazla maaş geliri ve rahat çalışma şartları sağladığı gerekçesiyle, daha nitelikli ve birikimli insanların kamuda yığılmasına; genel istihdam yapısında verimsizliğin ödüllendirilmesine ve ekonominin rekabet gücünün zayıflamasına yol açıyor.
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren,
aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya
da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk
içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.