Ali Ekber Pekşen

TOTALİTARİZMİN NORMALİNDEN KUTULMALIYIZ

09 Eylul 2024 07:53

Totaliter yönetimlerin temel özelliklerinden birisi de, toplumsal hayatın akışına dair yapılacaklarla, yapılmayacakların neler olduğunun ayrıntılarının merkezden belirlenmesi ve bunların tüm yurttaşlara ulaşacak şekilde devlet diliyle yazılı olarak iletmesidir. Ekonomik faaliyetlerden, sağlık konusuna, ulaşımdan, güvenliğe, barınmadan, eğitime, yerel yönetimden, imar planlarına kadar hayatın her alanına nüfuz etmesi ve bundan vazgeçmemesi konusunda, çelik bir irade sergilemesidir.

Bu iradenin, üniter yapının sürekliliğini sağladığına inanılır. Bu iradenin katı tutumunca belirlenen ve sınırları çizilen ilişkilerden oluşan toplum hayatından; insanların bireyselleştiği, vatandaş olarak iradi kararlar alabileceği, düşüncelerini özgürce ifade edebileceği yeni bir hayata geçişin kolay olmadığı, hemen her gün artarak devam eden uygulamalarla sabittir. Bu iradenin yıllara dayanan uygulamaları, süreç içinde norm olarak kabul görmüş ve toplumun “NORMALİ” olmuşsa, yeni bir hayata açılan kültürel değişime ihtiyaç vardır.

Günümüz dünyasının küresel plandaki belirleyici aktörleri, kapitalizmin sürekliliğine hizmet edecek savaş seçeneğine ısrarla sarılmışlardır. Bu seçenek ürünü kaotik ortam, totaliter yönetimlerin adeta imdadına yetişmiştir. Yönetim anlayışları, özgürlüklerin geliştirilmesinden ve güvenceye alınmasından yana değil, güvenlikten yana kullanılmaya kaydırılmış, uygulamalar bu doğrultuda hayat bulmuştur. Bu uygulamaların en temel göstergesi olarak, her yerde faşizan baskılar artmış ve bu tür baskıların meşru gösterilmesi adına, güvenlik gerekçeli bahaneler yaratılmıştır.

Dünyanın farklı coğrafyalarında, totaliter sağ siyasetin temsilcisi partilerin iktidarlarını devam ettirdiklerine, sağ totaliter zihniyeti benimseyen devlet politikalarının, faşist hareketleri görünür biçimde güçlendirdiğine tanıklık etmekteyiz. Faşist hareketlerin; milliyetçilik, çeşitli komplo teorileri, kadın düşmanlığı ve hakikatin sıradanlaştırılması ve yalanın siyasetiyle güçlendirilerek tahkim edildiğini izlemekteyiz.

Totaliter yönetimler kendisini yaratan sistemin işleyişinin var ettiği ekonomik sıkışmışlığın sonucu ortaya çıkacak yönetim krizinin, kitlelerin duygularına hitap eden politikalarla aşılmasını tercih eder. Bu tercihini, milli ve dini duygulara hitap eden siyaset diliyle kitlelere ulaştırır. Devlet meselesi kisvesi altında kitleleri ajite eden bir siyasal dil kullanır. İnsanca hayatın önündeki en büyük engeller olan hukuksuzluk, yolsuzluk, işsizlik, eğitimden yararlanamama, konut sorunu, gelir dağılımı adaletsizlikleri gibi toplumun tüm kesimlerini ilgilendiren konuları kamufle etme yolunu seçer.

Hukuksuzluk ve ekonomik istikrarsızlıklardaki sürekliliğin yönetimdeki sıkışıklığı artırdığı dönemler, faşist anlayışın psikolojik harp kaidelerini ısrarla uyguladığı safhalardır. Bu safhalar genellikle, ekonomik ve sosyal meselelerin tavan yaptığı zaman dilimidir. Asıl meseleler üzerine yoğunlaşmayı engelleyecek, hukuksuzlukların görmezden gelinmesini sağlayacak, insanların dikkatini temel meselelerden uzaklaştıracak siyasi atraksiyonlar faşizmin ısrarla başvurduğu taktiklerdir. Bu konudaki en önemli silah, insanların duygularına hitap eden siyasi ritüeller kullanmak, zaman zaman aleni kaba kuvvete başvurmaktır.

Faşizm bu anlayışla, çaresizliği kabul ettirmeyi ve büyük güce teslim olmanın en doğru yol olduğunu salık verir. Ekonomik ve hukuki alandaki sıkışmışlıkları, ideolojik aygıtlarla aşma yolunu seçer. Özellikle umutsuz kitleler üzerinde bunun çok etkili olduğunu bilerek hareket eder ve duygulara hitap eden siyaset tarzını ısrarla sürdürür. Bu konuda en büyük silahlarından birisi medyadır.

Örgütsüz toplumlarda, egemen ideolojinin belirleyici bir etkisi vardır. Kitlelerin temel sorunlarına yoğunlaşmaları yerine, insanları yönlendirerek dikkatlerin başka yönlere çekilmesi egemen ideolojinin temel anlayışıdır. Bu manada en önemli silahı, kendi yarattığı "iç ve dış düşmanlar" üzerinden üretilen politikalardır. Bu minvalde oluşturulan politikalardan sapmadan yürüyen merkezi devlet aklıyla menzile ulaşmak hedeflenir.

Bu siyasetin ürünü uygulamaların hayat bulmasında, devletin en büyük dayanağı otoriter aile yapısı ve merkezi aklın ürünü eğitim sistemidir. Çocukların itaatkâr, terbiyeli, kutsal devlet anlayışına uygun ahlâka sahip, geleneklerine, milli ve manevi değerlere bağlı, büyüklere saygıda kusur etmeyecek biçimde yetiştirilmeleri esastır. Bu esasa göre önlemler zaman geçirilmeden ve taviz verilmeden alınır. Aile yapısının korunmasıyla ilgili düzenlemeler konusunda oldukça katı tutum sergilenir.

Bu kurumlar üzerinde en etkili otorite inanç sistemidir. Bu nedenle inanç sisteminin belirleyici olacağı uygulamaların egemenlik alanı, devlet eliyle genişletilir. Eğitim sisteminin her kademesinde bu doğrultuda uygulamalara yol açacak düzenlemelerin hayata geçirilmesinde kararlılık sergilenir. Eğitim sistemi içine monte edilen bir kısım derslerin ve uygulamaların, eğitimci olmayan ve özellikle din adamı yetiştirmek üzere kurulan okul çıkışlılardan seçilmesi ve ailenin korunmasına dair ivedilikle yapılan düzenlemeler bu çerçevede değerlendirilmeli.

Totaliter yönetimin uygulanmalarıyla hayat bulan faşizmin kurumsallaşması engellenemediğinde, gelecek zaman dilimi, kayıp yıllar olarak tarih sahnesinde yerini alacaktır. Faşizmin kurumsallaşmasını engellemek için demokrasi güçleri birlik olmalı ve süreç ortak akılla yönetilmelidir. Hedef, eşit yurttaşlık temelli hayatın inşası ve evrensel hukukun belirleyici olduğu yönetsel yapının kurulması olmalıdır.

Yorumlar (0)

Kalan karakter : 450
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!

Yazarın Diğer Yazıları

NİYET OKUMA
06 Ekim 2025 07:53

OECD "BİR BAKIŞTA EĞİTİM 2025" RAPORU ve DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
17 Eylul 2025 07:53

DEVLETTE ŞEFFAFLIK
14 Ağustos 2025 07:53

HİÇBİR YERLİYİM
06 Ağustos 2025 07:53

ÇERÇEVELENMİŞ HAYATLAR (4)
28 Nisan 2025 07:53

KİTAPLARLA BULUŞAN DOSTLUK
20 Nisan 2025 07:53

HÜSEYİN ANIL – GÜNEŞİN OĞLU ve ŞİİR
02 Nisan 2025 07:53

ÇERÇEVELENMİŞ HAYATLAR (3)
27 Mart 2025 07:53

ÇERÇEVELENMİŞ HAYATLAR (1)
27 Şubat 2025 07:53

ÇOK ŞEYE YETİŞMEK LAZIMDI!
11 Şubat 2025 07:53

AZ GELİŞMİŞLİK SARMALI
02 Şubat 2025 07:53

BURUK SEVİNÇ (Mehmet Emin Turgut)
02 Kasım 2024 07:53

TOTALİTARİZM ÇIKMAZ SOKAKTIR
14 Ekim 2024 07:53

TOTALİTARİZM ÇIKMAZ SOKAKTIR
07 Ekim 2024 07:53

BABAMIN ÖLDÜĞÜ YAŞTAYIM
19 Eylul 2024 07:53

İNSAN, MERAK ve ÖĞRENME
29 Temmuz 2024 07:53

POPÜLİST YÖNETİM – VASATLAR CENNETİ
25 Haziran 2024 07:53

KIRMIZI PERÇEMLİ
19 Haziran 2024 07:53

EĞİTİM SİSTEMİNİN HAZİRAN SENDROMU
30 Mayıs 2024 07:53

DEVLETİN EĞİTİM FELSEFESİ ve YATILI OKULLAR
29 Nisan 2024 07:53

EĞİTİM YÖNETİMİ ve BAŞARIDA ÖĞRETMEN ROLÜ
27 Nisan 2024 07:53

EĞİTİM SİSTEMİNDEN BEKLENTİLER
15 Nisan 2024 07:53

MÜESSES NİZAMIN KORUYUCUSU EĞİTİM SİSTEMİ
23 Mart 2024 07:53

EĞİTİM SİSTEMİNİN TARİHİ AÇMAZLARI ve MÜFREDATLAR
20 Mart 2024 07:53

EĞİTİM SİSTEMİNİN TARİHİ AÇMAZLARI ve MÜFREDATLAR
08 Mart 2024 07:53

KADIN HAKLARI
03 Mart 2024 07:53

ALIŞKANLIK, UNUTMA, HATIRLAMA
12 Şubat 2024 07:53

TÜRKİYE ZOR GÜNLER YAŞAMAKTA
01 Şubat 2024 07:53

POPÜLİZM ve OTORİTER YÖNETİMLER
08 Ocak 2024 07:53

EĞİTİM SİSTEMİ SORUNSALI
25 Aralık 2023 07:53

EĞİTİM AYKIRI RENKLERİ GÖREBİLMEKTİR
04 Aralık 2023 07:53

EĞİTİM AYKIRI İNSANLAR YETİŞTİRMELİ
09 Kasım 2023 07:53

OKULLAR ve NİTELİKLİ EĞİTİM
12 Eylul 2023 07:53

BİR ÖLÜM VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
25 Temmuz 2023 07:53

HERKESLEŞME
03 Temmuz 2023 07:53

RUHUMA DOKUNAN FİLMLER
02 Haziran 2023 07:53

SIRADANLAŞMA
02 Haziran 2023 07:53

BİREYİN EĞİTİMİ VE 'KENDİSİ' OLMASI
27 Şubat 2023 07:53

Tüm Yazılar