ALTIN
 2.468,19
DOLAR
 32,4306
STERLİN
40,3674
EURO
 34,5013

1960'lı yıllardı...

Yaz akşamları uysal bir kedi gibi kasabamıza sokulurdu. Beydağı’ndan kopan ince yel, Kernek sırtlarını yalayarak Tandoğan mahallesinin dar sokaklarından Malatya'nın Bahçebaşı kasabasına ulaşırdı. Kırmızı kiremitli evimizin uzun bacasının üstündeki yuvasında leyleğin tıkırdadığını duyardım.

“Leylek leylek leğirdek, hani bana çekirdek” diye bağırırdım.

Kayısı bahçelerine giden at arabalarının gürültüsü açık penceremden odama dolar, beni uyandırırdı sabahları…

***

Ah çocukluk...

Akşamları evimizin önündeki bahçede kurduğumuz sedirlere oturduğumuzda anneme iyice sokulur, başımı onun dizlerine dayardım. Samanyolu, bahçedeki kayısı ağacının kıpırtısız dallarından pek gözükmezdi ama ilk yıldızlar, el işi kâğıdından kesilmiş gibi duran bir ay dedeyle birlikte gökyüzünde parlardı...

Annem sorardı;

“A benim güzel oğlum, ileride okuyup, büyük bir adam olunca, İstanbul'a da yerleşince, söyle bakayım beni de yanına alacak mısın?”

“Alacağım” anne derdim.

Büyümüş pozlar takınan bir edayla...

Gülerdi.

Sonra beyaz bir yirmi beş kuruşluğu usulca küçücük avucuma yerleştirirdi.

“Acaba kimse gördü mü” diye herkesin yüzüne ayrı ayrı bakar ve madeni parayı yavaşça mintanımın cebine atardım.

Görenler görmemezlikten gelirdi…

***

Yıllar geçti...

Yıllar annemin beyaz yüzünden, benim siyah saçlarımdan, güz akşamları dağlara aceleyle uçan kırlangıçlar gibi geçti...

Ben kocaman adam oldum.

Doğru dürüst bir meslek sayılmasa da gazeteci oldum.

Yerleştiğim İstanbul’da tam elli yıl yaşadıktan sonra başka bir kente göçtüm.

Annem, mor kaplı aile albümümüze yerleşti tümüyle…

***

Ah… Neden hep çocuk kalınmaz?

Buna imkân yok ama insan ne zaman eski bir anısını hatırlasa kendini hep o yaşında buluverir.

Geçip giden yıllar yüz ifadelerimizi, saçlarımızın rengini değiştirse de içimizdeki duyguları hiç bir zaman değiştiremiyor…

***

Fakat ömrümüzün son günlerinde acı tatlı anılarımızı, mutluluklarımızı, mutsuzluklarımızı, daha net daha canlı bize anımsatacak olan bir ‘anı defteri’mizin olması ne kadar güzel.

Yaşamımıza yön veren olayları, insanları, aşkları, ihanetleri, ayrılıkları, kavuşmaları, tarihleri, bir belgeyle tespit etmek ne kadar güzel...

Şöyle geriye dönüp baktığımızda;

“Vaktiyle biz de Süleyman idik

Ateşe rüzgâra hükümran idik

Sanmayın Sultan Süleyman idik

Balat’ta körükçü Süleyman idik.”

Diyebilelim hiç olmazsa...

***

 

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.