ALTIN
 2.468,19
DOLAR
 32,4306
STERLİN
40,3674
EURO
 34,5013

Hey gidi günler,

Yazlık sinemaların revaçta olduğu... Malatya’lıların, “gaynamış nohut” , “eğlenceler”(çekirdek satıcısı) sesleri, ve Fahri Kayahan’ın şarkıları arasında gittiği, her nedense hep maviye boyanmış, tahta sandalyeleri olan, Pınar, Yeni Melek, Renkli, sinemalarında zengin kız fakir oğlan aşklarının anlatıldığı Ayhan Işık, Ediz Hun, Muhterem Nur, Pervin Par filmlerini çekirdek çitleyip, Demir gazozu içerek, yer yer hüzünlenip yer yer gülümseyerek izledikleri insanların birbirini tanıyıp saygı duyduğu sinemalarda salı ve cuma günleri 14.30 matinesinin yalnız bayanlara ayrıldığı, çarşamba günlerinin de talebeye tenzilatlı olduğu güzel yıllardı o yıllar.

Malatya gençlerinin, kollarına gümüş künye, boyunlarına altın kolye takarak özellikle salı ve cuma günleri, Temelli pasajı boyunca volta atıp piyasa yaptığı günlerdi.

O yıllar Almanya’dan gelen gurbetçilerimizin getirip meşhur ettiği “naylon” gömlek giymenin moda olduğu yıllardı. Öyle her isteyen naylon gömlek giyemezdi de, çünkü bulması zordu. Kadın kıyafetlerinde de “jarse” ve “orlonun” moda olduğu yıllardı.

Mongol gömleklerinin düğmelerini yarıya kadar açan, ağır abilerin “şevrole” taksilerin arka sağ köşesine oturup, şöförlerinde “üçgen” (yan) oturarak ikinci vites hızında, müzik dinleyerek “gonfor” yapmanın moda olduğu yıllardı.

Üçgen oturmak da maharet isteyen bir işti..!, tecrübe gerektirirdi, her şöför üçgen oturmayı beceremezdi, dolayısıyla her şöförün arabasıyla “gonfor”yapılmazdı.

Et almak için Kasap Pazarına, sebze, meyve almak için “Ganere” ye giderdiniz. Katışıksız yoğurtları da “yoğurtçu pazarında” bulabilirdiniz. Zargha (zahire) almak için de “arasa” ya yani buğday pazarına gitmeniz gerekirdi. Karnınız acıktıysa mis gibi kokan tere yağlarınının “cazzz” diye üzerine dökülerek servis edildiği “Gellelli veya Ganere” kebabını yemek için Halis Aslantürk’ün Lezzet Lokantasına uğramanız yeterliydi. Gellelli kebabından sonra tatlı ihtiyacını ya Pastacı Rıfat’ın pastanesinde bülbül yuvası veya Şuayip Saral’ın “Altun” pasta salonunda revani yiyerek giderebilirdiniz. Tatlının üstüne dondurma canınız çektiyse “Şen Dondurmacı” Süleyman Sarıcı ustayı merdiven altındaki yerinde ziyaret etmeniz gerekirdi.

Okullarda yerli malı haftalarının yapıldığı yerli üretimin teşvik edildiği, tutumlu olmanın öneminin vurgulandığı yıllardı. Bizler de buna uyar, okulda silgilerimiz kaybolmasın diye boynumuza asar, kurşun kalemlerimiz minicik kalıncaya kadar kadar kullanırdık.

Şimdi mi?

Şimdiyi ne siz sorun ne ben söyleyeyim.

Selam olsun Malatya’mın güzel insanlarına…

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.