ALTIN
 2.468,19
DOLAR
 32,4306
STERLİN
40,3674
EURO
 34,5013

Her gencin örnek aldığı veya örnek almak istediği, şimdilerin idol dediği kişiler vardır. Necati Dikmen de benim örnek almaya çalıştığım ağabeylerimden biriydi. 
Altmışlı yılların ortalarında tanıdım onu. O yıllarda Malatya’nın en güzel mağazalarından biri olan Naci Yüksel’e ait Arsel mağazasında çalışıyordum. Çalışıyordum dediysem, yaptığım iş yaz tatillerinde çıraklıktı. 
Naci Yüksel’in kardeşi Kemal Yüksel, Necati Dikmen’in arkadaşıydı. Okuldan çıkışlarında mağazanın önünde toplanır vakit geçirirlerdi. Kimler yoktu ki; 
Şerafettin Arpacı, Milkon Sonister, Ali Tirit, Mahir Kazan, Erdal Oran, Canan Kuşer, Yaşar Tutar ve adını hatırlayamadığım o dönemin bıçkın delikanlıları hep oradaydı. 
Necati Dikmen tüm bu delikanlıların arasında uzun boyu, mükemmel fiziği, briyantinli ve bakımlı saçları ve davudi sesiyle hemen farkedilirdi.
1948 yılında Malatya’da doğan Necati Dikmen “öz be öz Malatya’lı” diyebileceğimiz Malatya aşığı biridir. 
Malatya’nın yetiştirdiği büyük şair Şemsi Belli Necati Dikmen’in dayısıydı. Dayısına olan büyük hayranlığı henüz ortaokul talebesi olan küçük Necati’yi de şiirle haşır neşir olmaya itti diye düşünüyorum. Belki de onu şiir yazmaya yönlendiren genlerindeki sanatçı ruhuydu. Evet gerçekten ana ve baba tarafı sanatçı ruhlu kişilerle doluydu. 
Geçen yaz Çınarcık’ta bulunan ve sırf kendi çabalarıyla döşediği Malatya Etnografi müzesi diyebileceğiniz kadar iddialı evinde, eşim ve torunumla ziyaretine gittim. Ve bu ziyaret ona olan hayranlığımın bir kez daha artmasına sebep oldu.
Evi bizim 60-70 yıl önceki Malatya evlerinin bire bir kopyasıydı sanki. Makatlar, eski bebek beşikleri, eski kilim ve halılar, silepçeler, ibrikler, eski ütüler, siniler, tütün tabakaları, mangallar, idare lambaları, gaz lambaları, eski tüfekler, kılıçlar, bakır sahanlar, terpoşlar, yemeniler, eski radyolar, gramofonalar velhasıl eskiden kullanılan otantik ne varsa hepsi sergilenmişti.
Hayranlığımın artmasına sebep tabi ki bu ev değildi sadece. 
Nostaljik Malatya sohbetinden sonra sıra şiirlere geldi. Malatya ile ilgili olanları ayrı bir klasör yapmıştı. Özellikle “Ben de Malatya’lıyım gardaş” ve “Biraz Malatya’da dolanağh” adlı şiirler beni alıp ta 60 yıl öncesine götürdü.

Turfandanın Abdulla, Rıza Gerçeker,
Güner Şekerci’ynen gözel şut çeker.
Ganalı şişirmişler, toplanmış şennik.
Şeref Arpacı’ynan acığ çimmeye geldik.

Garlı dondurma turuncu, sarı.
Mekdepden çığardığ övlen suları
Davin atacağı, fişek cığara
Kerim dayı bunnarın kökü gaç para.

Tavuğ südü, bülbül südü, guş südü
Beze diyler bunun adına şimdi.
Patispanya satıylar mı gine tespiynen?
Yıllar var ki uzağ galdım hepsiynen.
####
“ Haydin Malatya’da acığ dolanağ”
Dellal bazarına girdim bi soluğ.
Temür dayının tükanı başda,
Kölügoğlu’nun ki öteki başda.
Esnafı uyumlu hepisi bi yaşda.

Ğıdır ile Arzuman ikisi gardaş.
Memmet dayı, Şeyğo dayı, Basgelli Ali,
Çolağ Hamo, Sabri dayı hep sırdaş.
Gulağsız Hasan ve Memed Ali.

Kilisli Mahmut, Gulağsız Nazım.
Potuğ begler gibi goltuğunda otursun.
Çimenuşağlı Yüsuf’un tükanında yün.
Hasan Hüseyin evleniyi yapıyi dügün...

Sırf şiirler mi? Sıra bu defa doğup büyüdüğü konağın maketini göstermeye geldi. Evin bir odası Malatya’nın eski konaklarının maketleriyle doluydu. Allah vergisi bir yetenekle konakların sanki küçültülmüş kopyasını yapıyordu. 
Bitti mi? 
Tabi ki hayır.
Sıra rahmetli babası Mustafa beyin sanatçı ruhunu göstermeye gelmişti. Babasının yaptığı ve evin duvarlarını süsleyen 1930-1940 yıllarında yaptığı resimlerin hepsi birer sanat eseriydi. Ayrıca iyi bir hattat olan babasının yazılarını büyük bir gururla bize gösterdi.
Demiştim ya sanatkar ruhlu bir aile diye.
Haksız mıyım?...
Dilerseniz Necati Dikmen’in şiir hayatından bahsedeyim biraz;
Yukarıda belirttiğim gibi, dayısına olan hayranlığı ona ortaokul yıllarında şiir yazma denemelerine başlattı. 1963 yılından sonra değişik yayın organlarında ve antolojilerde şiir denemeleri yayınlandı. Ayrıca o yıllarda önce okul gazetelerinde daha sonra Malatya’nın çeşitli yerel gazetelerinde köşe yazıları yazdı. 1965 yılında Hüzün Sarmaşığı isimli ilk şiir kitabı yayınlandı. 1968 yılında “Yankılarıyla Birlikte Günün Şairi ve Şiiri “adlı bir araştırma, inceleme kitapcığı müstear olarak Cem Yalçınkaya ismiyle yayınlandı.
Şiirde ölçülere bağlı kalmayı sevmeyen Necati Dikmen, “Gönülümün bahçesinde bulunan çiçeklerden, şartlara ve gelişmelere göre bir buket hazırlarım. Bu buket, bazan kır çiçeklerinden bazen gonca güllerden, zaman zaman mevsimlik çiçeklerden hatta kaktüs ve dikenlerden de oluşabilir” diyerek şiir yazma üslubunu kendi diliyle böyle açıklar.
Üniversite tahsilinden sonra, gazetecilik, öğretmenlik, müdürlük, koordinatörlük, genel müdürlük, çiftçilik, esnaflık gibi bir çok dalda çalıştı. Şimdi emekli. 
Emekliliğin tadını çıkarırken, boş durmayı sevmediği için, bir dergide yayın yönetmenliği ve köşe yazarlığı yapmaktadır. 
Evli ve bir çocuk babasıdır.
Sürç-i lisan ettikse affola
Necati Dikmen abime, hayatta her şeyde bir güzellik bulması temennisiyle mutlu bir yaşam diliyorum...
Selam olsun Malatya’mın güzel insanlarına...

Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, takım elbise

 

 

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.