ALTIN
 2.468,19
DOLAR
 32,4306
STERLİN
40,3674
EURO
 34,5013

Hüseyin Doğan Dede’nin Hakk’a Yürüyüşünün 39. Yıl Dönümü Anma Töreni

 

Alevilikte“Yol Birdir” sürek binbirdir. Onun için “Yol, cümleden Uludur” 

 

      Malatya - Yeşilyurt ilçesi Kırlangıç Mahallesi'nde ( köyü)Alevi Dedesi merhum Hüseyin Doğan'ın türbesinin ve evinin bulunduğu alanda anma programı gerçekleştirildi.

 

                                               Fikri  Demirtaş, etkinlik alanından.

      Programın başından bitimine kadar yol boyunca Jandarmanın geniş güvenlik önlemleri aldığı dikkat çekiyordu. Tören alanına asılan pankartlar .

 

Atatürk, Hz. Ali, Hacı Bektaş Veli ve Hüseyin Doğan Dedeni bez portreleri yanı sıra 

" Hüseyin Doğan dedeyi saygıyla anıyoruz. Dede aziz ( Apaziz )Koruma ve Güzelleştirmek Derneği",

   

"Haksızlık önünde eğilen 

Hakkını da şerefimizle kaybeder. Hz. Ali/ Cem Vakfı"

"Malatya Alevileri eşit yurttaşlık platformu" yazılı  afişler asılmıştı.

 

         Bu yıl 39.’sı düzenlenen Hüseyin Doğan Dede anma programına, Malatya Valisi Hulusi Şahin, Tunceli Valisi Mehmet Ali Özkan, MHP Malatya Milletvekili Mehmet Celal Fendoğlu, Büyükşehir Belediye Başkanı Selahattin Gürkan, İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Kızılay, Yeşilyurt Kaymakamı Osman Uğurlu, Doğanşehir Kaymakamı Mehmet Kılıç, İl Jandarma Komutanı J. Kd. Alb. Ercan Altın, İl Emniyet Müdürü Ercan Dağdeviren, Doğanşehir Belediye Başkanı Durali Zelyurt, Mesleki Kuruluş Başkanları, Kamu Yararına Çalışan bazı Dernek Başkanları ve  vatandaş topluluğu katıldı. 

 

Malatya İl dışından Cem Vakfı Sivas şubesi, Cem Vakfı İstanbul Şubesi otobüslerle gelmişlerdi. Etkinliğe  gelen canlardan edindiğim bilgiye göre Balyan aşiretinden ve yakın çevre köylerden katılımın çok az olduğunu söylediler.  Bazı sivil Toplum örgütleri nin yanı sıra bazı   Alevi Dernek ve Vakıfların da bu etkinliğe katılmamaları dikkat çekiciydi.

 

     Malatya Cem Vakfı Şubesi Başkanı Eşref Doğan, Büyükşehir Belediye Başkanı Selahattin Gürkan ve Malatya Valisi Hulusi Şahinin  selamlama konuşmaları yaptılar.

                                                        Malatya Valisi Hulusi Şahin

       Vali Şahin,  “ Bizim, milli kültürümüzün, varlığımızın, kimliğimizin ta Orta Asya'dan, Horasan'dan Anadolu'ya akışının, o zincirin temel taşıyıcısı Alevi-Bektaşi kültürüdür.
Eğer bugün bir Türk Devleti'nden, bugün bir Türkiye Cumhuriyeti'nden,  bugün bir Türkçe'den, eğer bugün bu güzel deyişlerden, bu güzel kültürden bahsedebiliyorsak işte o zincirin yılmaz savunucusu olan Alevi Bektaşi Dervişlerimizin, Mürşidi Kamillerimizin ta Orta Asya'dan bir elinde Kur'an bir elinde kılıç ile beraber belki sırtında da sazla beraber, bağlama ile beraber Balkanlar'a hatta ve hatta Viyana önlerine kadar bu kültürü taşıyan bu büyük insanlara borçluyuz. Eğer bugün biz bir şey isek onlar sayesindeyiz. 
Eşref Dedeye ve tüm organizasyona teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum” dedi.   

    Konuşmalarının ardından Hüseyin Doğan Dedenin kız torunu , Zakir Ali Doğan Hilan'lı, Zafer Takmaz( Hekimhan Başkavaklı- Mıheil)tarafından deyişler, gülbenkler, nefesler okundu. Adıyaman Semah ekibi, Ali Kapısı (Muhsin Topal Cengiz Dede)Semah ekibi kısa bir gösteri yaptı.

 

Adıyaman Semah Ekibi 

"Aşk ile gerçeğin demine devranına Hü.."

                                            Malatya Ali Kapısı Cem Evi Semah Ekibi

                       "Başım açık yalın ayak yürürüm, sen merhamet eyle dertli balım hey."

 

    Etkinliğe  gelenlere  Paşaköşkünde Mehmet Ustanın işletmesinde  hazırlanan lokmalar ( etli bulgur pilavı, salata, ayran ve tatlı)lokma  canlara sunuldu... Önceki yıllarda lokma türbenin olduğu yerde kurulan kazanlarda yapılıyormuş. Bu sene lokma bir yemek firmasına verilerek yapılmış.

 

                 Lokma duasını Sivas'tan gelen Dede tepsi içinde gelen lokma üzerinde yaptı.

 

   Protokole ayrı çadır içinde masalar üzerine lokma servisi yapılırken, Vatandaşlara ayrı bir yerde servis tabaklarında lokma verildi. Canlar taşların üzerinde, ağaçların altında yerlerde oturarak lokmalarını yediler. Bu bence ( protokol, vatandaş ayrımı) Böylesi bir Alevi inanç merkezinde olmaması gereken bir uygulamayı. Çünkü Alevi ritüeline göre canlar eşittir.  Canlar arasında ayrım yapılmaz.  Bütün canlara bir nazardan bakılır. Organizasyon eksikliği göze çarpıyordu.

 

      Lokmadan sonra protokoldekiler Hüseyin Doğan Dedenin türbesine giderek kabri başında "Fatiha" okudular. Canlar ise türbeye  niyaz ettiler. (Niyaz tarihte katledilmiş Alevi inanç önderlerinin ismi geçtiğinde, ya da büyük Alevi ozanlarının adı geçtiğinde baş parmağımızı öpüp alnımıza götürülerek yapılır. Birçok yörede Alevi canların elini göğsüne koyduktan sonra şehadet parmağını ağzına götürüp öperek yaptığı selamlamaya niyaz denilmektedir."

     Türbenin önünde bugünün anısına protokol toplu fotoğraf çektirdi. 

 

ANADOLU'DA BİR GÖNÜL ERİ: MÜRŞÎD-İ KÂMİL HÜSEYİN DOĞAN DEDE

 

   Hüseyin Doğan Dede; 1902 yılında Elazığ ilimizin merkez köylerinden yeni ismiyle Çatalharman, eski ismiyle Hozik köyüne bağlı Şıhıs mezrasında doğmuştur. Babası Ağuçan (Ağuiçen) Ocağından Seyyîd Doğan Dede’dir. Annesi Şeyh Hasan köyünden Şeyh Ahmet Ocağı Dedelerinden Seyyîd İbrahim Efendi'nin kızı Seyyîde Satı Hatun’dur. Küçük yaşta yetim kalan Ebü’l Vefâ’nın yadigârı Hüseyin Doğan Dede, altı aylık bir zaman aralığında hem annesini hem de babasını kaybetmiş ve Adıyaman’ın Çelikhan ilçesi Pınarbaşı (Bulam) beldesindeki akrabalarının bakımına alınmıştır. Burada yaklaşık iki yıl çobanlık yapan Hüseyin Doğan Dede’yi talipleri olan Balıyan Aşireti, Malatya’nın Kırlangıç köyüne getirmiş ve kendisine bir ev yaparak, Erzincanlı Kemal Dede’yi bakımıyla görevlendirmişlerdir.

 

   Ancak 8 yaşında hem öksüz hem de yetim kalan Hüseyin Doğan Dede’nin çocukluğu da savaşların gölgesinde geçmiştir. Dede, içinde bulunduğu bu durumu bizlere şöyle aktarmıştır: “8 yaşında yetim kaldım, Malatya’ya geldikten sonra bana özel öğretmen tuttular, 6 ders aldıktan sonra Balkan Savaşı, ardından 1. Dünya Savaşı, onun arkasından da İstiklal Savaşı başladı. Ben ne öğrendiysem, halktan ve diğer büyük Dedelerden öğrendim” demiştir.

   Hüseyin Doğan Dede’yi tanıyanların iyi bildiği bir hususu da burada tekrar belirtmekte yarar görüyorum çünkü ne yetim kalması ne öksüz olması nede çok büyük savaşların gölgesinde geçirilen bir çocukluk hayatı Hüseyin Doğan Dede’nin öğrenme azminin ve Dedelik Kurumunun getirdiği/gerektirdiği o ilim öğrenme âşkını engelleyememiştir. Dede, İbrahim Ethem’in şiirlerini Farsça okuyabilecek kadar Divân Edebiyatına hâkimdir. İslâm tarihi ve hukukunda engin görüşleriyle herkesi etkileyebilmiştir.

   Hüseyin Doğan Dede, 1915’te Arguvan – Mineyik’te toplanmış ve 40'ın üzerinde Seyyîd Ocağının katılmış olduğu Dedeler Kurultayı'nda, henüz 13 yaşında olmasına rağmen Mürşîd-i Kâmil seçilmiş ve eğitilmesi için özel hocalar tutulmuştur. Şûrây-ı Devlet Reisliğinden yani bugün ki adıyla Danıştay’dan emekli Cafer Bey ile Molla Hüseyin Efendi bu özel eğitimi üstlenmişlerdir. Hüseyin Doğan Dede, Alevi-Bektaşi tasavvufunda yetkin birçok Dede'den de dönüşümlü olarak dersler almış ve Arapça - Farsça dillerini, okur-yazar olmak üzere çok iyi öğrenmiştir. Küçük yaşta olmasına rağmen Kurtuluş Savaşında aktif görev almış ve kendine bağlı tüm Alevi-Kızılbaş Seyyîd Ocaklarını harekete geçirmiştir. Özellikle Adana bölgesinin Fransız işgalinden kurtarılmasında da oluşturduğu milis kuvvetleriyle biz zati Milli Mücadeleye güç vermiştir. 

    1946 yılına gelindiğinde ise Hüseyin Doğan Dede, hayatı boyunca, kendi isteği dışında yaptığı tek ve istisnasız bir alana yani siyasete, halktan gelen yoğun baskılara dayanamayarak girmek durumunda kalmıştır. Dede, 1946 yılında gerçekleştirilen Milletvekili seçimlerinde bağımsız aday olmuş ancak seçilecek kadar oy almasına karşın, seçim sisteminin o günkü şartlarından dolayı milletvekilliğini kazanamamıştır. 14 Mayıs 1950’de gerçekleştirilen genel seçimlerde CHP’den Malatya Milletvekili olarak meclise girmiş ve 9. dönemdeki mecliste Malatya’yı temsil etmiştir.

    Dede, 1954 – 1965 yılları arasında aktif siyasetten uzak kalmayı tercih etmiştir. 1965 seçimlerine girildiği dönemde Hüseyin Doğan Dede halktan gelen yoğun istek üzerine tekrar Milletvekili adayı olmuş ve seçildiği 1965 - 1969 yılları arasında bu kez de Adalet Partisi’nde (AP) milletvekilliği görevini yürütmüştür.

   1970’ten sonraki dönemlerde siyaseti tamamen bırakmış ve dönemin olumsuz şartlarından dolayı 1975 yılından sonra yaşadığı şehir olan Malatya’dan İstanbul’a göç etmiştir. İstanbul’a gitmiş olmasına rağmen, vefat ettiği 3 Mayıs 1983 tarihine kadar Malatya’yı sık sık ziyaret etmiş ve talipleriyle olan bağını koparmamayı başarabilmiştir. 3 Mayıs 1983’te Hakk’a yürüyen Hüseyin Doğan Dede’nin nâ’şının Karacaahmet Mezarlığı’na defnedilmesine karşı çıkan başta Balıyan köyleri olmak üzere Malatya’da ki talipleri, nâ’şı alarak Kırlangıç Köyüne getirmiş ve 6 Mayıs 1983 Cuma günü  nâ’şı buraya defnetmişlerdir...( Cem Vakfı. Alıntı)

 

   Fotoğraf  Galerisi;

"Aşk olsun; Gelin Canlar bir olalım diyene..."

 

 

                                                    Hüseyin Doğan Dedenin Sırlandığı türbe.

                                Hüseyin Doğan Dedenin evi, Cemevi  ve müştemilatı ( eklentileri)

 

                                                      Hüseyin Doğan Dedenin Türbesi

Adıyaman Semah Ekibinden Kadın Canlar ve  Adil Aktaş, Fikri Demirtaş 

Canlar lokma sırasında

 

                                       Ali Kapısı Cem Evi Muhsin Topal Cengiz Dede, ve Süleyman Akkoyun.

 

Cemevi

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.