ALTIN
 2.468,19
DOLAR
 32,4306
STERLİN
40,3674
EURO
 34,5013

         Çocukluğumda misafir odamızın salonunun duvarını rahmetli dedemin, 1950 li yıllarda çektirdiği büyük boy bir fotoğrafı süslerdi.

         Fotoğrafa her bakışımda, dedem de ne kadar da acayip giyiniyormuş diye düşünmeden edemezdim. Çünkü kocaman yakalı, kolalanmış kalıp gibi gömlekler, geniş yakalı, iki düğme yırtmaçsız ceketler, pilili bol ve geniş pantolonlar, el kalınlığında kravatlar, kravatı gömleğe iliştiren kravat iğneleri, ceket ceplerindeki kravata uyumlu mendiller, briyantinli kalıp gibi saçlar bana o kadar garip gelirdi ki anlatamam. Bunları nasıl giyerler diye şaşırırdım.

       Tabi ki o yaşlarda moda denen olguyla henüz tanışmadığım için böyle düşünüyordum..!

        Nereden bilebilirdim, bu güldüğüm kıyafetleri bir süre sonra benim de büyük bir beğeniyle giyeceğimi..!

         1960 lı yıllara geldiğimizde bu defa tam tersi, bedene sıkıca oturmuş, dar omuzlu, incecik yakalı, sırtta derin yırtmaçları olan ceketler ve yüksek belli pilisiz dar paçalı pantolonları giymeye başladık.

          1970 li yıllar yine iki dünya bir araya gelse giymem dediğimiz giysileri giydiğimiz yıllar oldu.

Basma desenler,

Dar kalıp, arkadan pensli, kocaman yakaları olan gömlekler...

Yüksek bel, dar, İspanyol paça ekose pantolonlar, poliüretan apartman topuk ayakkabılar,

Çizgili renkli eşofmanlar,

Uzun saçlar, uzun favoriler, kolyeler, künyeler ve bol aksesuarlı yıllar...

             Gülümsediğinizi görebiliyorum.

             Gülmeyin...Hangimiz giymedik bu kıyafetleri. Ne de olsa modaydı. Giymemek olur muydu?

              1960 - 1970 yılları konfeksiyon ürünlerinin çok yaygınlaşmadığı için gerek gömlekçilerin gerekse terzilerin en revaçta olduğu yıllardı.

              Onun için Malatya’da çok popüler olan terzilerimiz ve gömlekçilerimiz vardı. O kadar çok terzimiz vardı ki, hepsini yazmaya sayfalar yetmez. Bunlardan bir kaçını anımsatayım;

             Ürfi Tabak ve Sadık Tabak, Halis Sarıcı, Fevzi ve Eşref Gökdemir Kardeşler, Nurettin Etiz, Esmer Kardeşler, Bedri Topalezber, Ahmet Pamuk, Talat Ziyal, Aliseydi Kılıç, Bekir Timuçin, Aziz Kayalar, Haykas Makasçı, Lapiyon Usta, Terzi Haccik, Terzi Aziz, Sezon terzihanesi Terzi Hacı, Kırıkçı Şakir Ustanın çocukları Hüseyin ve Ferman Algül, Kaysıgo Selahattin (Selahattin Özkanlı), Sait Çekmegil, Alaaddin Kürün,  Hüseyin Keçeci, Muharrem Akkaya, Sezai Çiçek, Pütürgeli Cemil, Terzi Mustafa (Pütürgeli)ve ortağı Ali Özcan, Fikret Hanlıoğlu, Nuri Yamaner (Sinek Nuri), Adıyamanlı Cahit (Cahit Özyavuz), Terzi Çolo Vahap, Terzi Mehmet Gülaçar, Terzi Emrullah, Terzi Hikmet Binbaşıoğlu, Altınmakas terzihanesi Ayhan ve İbrahim Usta, Terzi Nusret Kocatürk, Terzi İhsan Gül, Terzi Hamdi, Öz Emek terzihanesi Uğur Kırçuval aklıma gelenlerden bazıları...

             Bir gün Ziraat Bankası Müdürü elbise diktirmek için Ürfi Tabak Ustanın dükkanına gelir. Kumaş beğenilir, ölçüler alınır ve dikiş işlemine başlanır. Ürfi usta, kalfası İsmet’e elbisenin kollarını açma görevini verir. İşi başından aşkın olan Ürfi Tabak, nasıl açayım usta sorusuna “oğlum gafana göre aç” diyerek geçiştirir!

             Kafa yapısı olağandan daha iri olan ustamız da kol açma işini kendi kafa ölçüsüne göre yapınca ortaya ucube bir şey çıkar. İşi kontrol eden Ürfi Tabak bu ne oğlum diye sorunca: “Usta sen gafana göre aç demedin mi” cevabını alır...

             Genellikle takım elbise diktireceğimiz zaman babalarımızın terzisi tercih edilirdi. Yalnız iş pantolon ve gömlek diktirmeye gelince gençler babalarının terzilerini pek beğenmezler ve daha çok gençlerin tercih ettiği bazı isimlere giderlerdi.

             Bu isimlerden biri, hemen benim aklıma gelen ve ismini söyleyince çoğunuzun hatırlayacağı popüler bir pantoloncuydu;

             Nasuhi caddesinde Derme İlkokulunun karşısında, rahmetli Hadi Çekirdek’in evinin altında küçücük bir dükkanda icra-i sanat eden, “Olimpiyat pantolon”, ismiyle maruf rahmetli Fikri Öğrenecek (nam-ı diğer Dıngır veya Terzi Fikri ya da pantolcu Fikri)...

             O yıllar, Fikri abinin çok popüler olduğu yıllardı. Pantolon diktirmek için, aylar sonraya gün verirdi. Pantolon için bile prova yapardı Fikri abi. Ama Pantolcu Fikri’ye  35 cm lik İspanyol paça pantolon diktirmek bir ayrıcalık sayılırdı. Adeta dikişine imzasını atardı. Temelli pasajı boyunca piyasa yapan bıçkın delikanlılar Fikri abinin diktiği İspanyol paça pantolonlarla hava atardı.

        Terzi Fikri Nev-i şahsına münhasır bir kişilikti. Çok okuyan, felsefeye meraklı, şiir okumayı seven, özellikle halk oyunlarından Kırıkhan yöresine ait oyunları çok iyi oynayan entellektüel biriydi. Dükkanı her zaman önemli kişilerle dolar taşardı.

        Aynı zamanda mukallit ve esprili bir kişiliğe sahipti. O yıllarda kendi gibi terzilik yapan Adıyaman’lı Hacı Dayının oğlu Cahit Özyavuz’la sıkı bir dostluğu vardı. Adıyaman’lı Hacı Dayının zaaflarını çok iyi bilen bu ikilinin en büyük zevki, Hacı Dayıyı çileden çıkarıp gerekirse küfür yemekti. Adıyaman’lı Hacı Dayı’nın “Fikri oğlum görüy müsün” diye başlayan nükteleri, “cami gibi tükanı meyhaneye çevirdiniz” sözü hep bu dükkan için söylenmiş sözlerdir.

          Maalesef şehrimizde böyle insanların sayısı giderek azalıyor...

          Selam olsun Malatya’mın güzel insanlarına...

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.