1. Dünya Savaşı sırasında müttefikimiz olan Almanya’nın, savaş sonrasında yardım olarak gönderdiği dolma lastikli iki kamyon Yazıhan’da arızalanarak yolda kalınca çekilmek suretiyle Malatya’ya getirilmiştir. (Yıl 1926)
Malatya’ya çekilerek getirilen kamyonlar, Malatya’nın ilk iş yerlerinden olan Abit Çekirdek’in Temell pasajındaki (Şekerbank’ın, Kırkambar’ın, Şeker Palas’ın olduğu adanın tümü) marangoz atölyesine konularak dört gün bekletilmiş, Malatya’lılar bu atölyeye gelerek bu kamyonları incelemişlerdir...
##
Tarihi bir kaynaktan aldığım yukarıdaki haberin kahramanı Fahri Çekirdek’in babası, Acıçekirdekzade Zeynel Abidin Efendi 1890 yılında Malatya’da doğmuş şehrimizin ilk müteşebbislerindendir.
Asıl mesleği marangozluk olan Abit Efendi, seferberliğin o zor yıllarında üretimi arttırmak için çıkarılan “Fabrikada çalışanlar askerden muaf tutulur” kanunu gereğince 1915 yılında “Fabrikatör Mehmet bey”in fabrikasında askerlik süresince çalışarak askerlikten muaf tutulmuştur. (Seferberlik yillarında üretim yapmak askerlik kadar kutsal ve önemli idi).
Abit Efendi, askerliğin bitiminden sonra, mesleği olan marangozluğu sürdürmek için Temelli Pasajın olduğu yerde bir atölye açmış ve faaliyete başlamıştır.
Fahri Çekirdek Türkiye Cumhuriyet’inin yeni kurulduğu günlerde 1924 yılında Çavuşoğlu mahallesindeki evlerinde dünyaya gelir...
Çok aktif ve vizyon sahibi biri olan Abit Efendi o yıllarda Malatya’da faaliyet gösteren bankaların sandalye- masa ihtiyacını karşılamak için modern anlamdaki ilk marangoz makinalarını getirtmiş ve o yılların ilk seri üretimini gerçekleştirmiştir. (O yıllarda Ziraat Bankasına yaptığı armalı müdür masası; halen Fahri Çekirdek’in çalışma masasıdır.)
Bu yıllarda babasının yanında çıraklık yaparak mesleği öğrenmeye çalışan küçük Fahri, Çavuşoğlu’ndaki evlerinden atölyeye çorba ve yemek taşımaktan bıkmış bir an evvel tezgahların başına geçeceği günü iple çekmektedir...
Girişken ve hoşsohbet bir insan olan Abit Efendi’nin misafirleri hiç eksik olmaz, Malatya’nın suyu sert Valisi Nevzat Tandoğan ve Keşşaf Hoca mutlaka sabah kahvesi için atölyeye uğrar hızar sesleri arasında kısa bir sohbetle kahvelerini yudumlarlardı...
1937 yılına gelindiğinde atölyenin olduğu yere yetkililer tarafından bir pasaj (Temelli Pasajı) yapılmasına karar verilmiş ve buradan çıkmaları istenmişti. Bunun üzerine Abit Efendi Halfettin mahallesindeki “küpeli değirmenini” satın alarak, atölyeyi buraya taşımak zorunda kalmıştır...
...
Küçük Çırak Fahri’nin Fahri Usta olmaya adım attığı yıllar başlamıştır artık. Fahri Usta’nın yaptığı ilk “iş” balon tekerli bir at arabasıdır. Yokluk yıllarının şartlarına göre devrim sayılacak, hem atların hem sürücülerin rahat ettiği önemli bir iştir bu...
Artık 20 li yaşlara gelmiş ve abisi Muhlis’le birlikte gece gündüz demeden çalışmaktadır Fahri Usta...
Yeni neslin bilmediği bir şey söyleyeyim mi?
O yıllarda Akala cinsi pamuğun en iyisi Malatya’da yetiştiriliyordu!
Pamuğu değerlendirmek için baba ve oğulları kafa kafaya verip suyla çalışan çırçır makinesi yapmaya karar verdiler... Bir süre sonra atölyede çırçır makinesinden çıkmış ve çekirdeğinden ayrılmış tertemiz pamuklar görülmeye başladı...
İşlerin tam yoluna girdiği sırada çok sevdiği kardeşi Muhlis daha 23 yaşındayken hayata veda etti. Bu ölüm aileyi özellikle de Fahri Usta’yı çok etkiledi.
Bu arada atölye küçük bir fabrika konumuna gelmiş, alt katında değirmen, üst katında pamuk çekimi için çırçır makineleri faaliyete geçmiş, duruma ve zamana göre çalışmalar devam ediyordu.
Babasının yanında tabiri caizse tam çekirdekten yetişme bir usta olan Fahri Usta, o yıllarda eksikliği çekilen her türlü malzemeyi imal etmek için Macar malı gelişmiş bir torna cihazı ve kaynak işleri için güçlü bir kaynak makinesi getirtir... Artık marangozluktan sonra tornacılığı da kaynakçılığı da öğrenen Fahri Usta her türlü malzemenin imalatını yapabilecek ustalığa ve ekipmana sahiptir...
1944 yılında vatani görevini yapmak için İstanbul’a gider ve Selimiye Kışlasında elektrikçi ustabaşı olarak askerliğini yapar. Askerlik sonrası 1947 yılında Faika Aksoğan ile evlenir. Bu evlilikten, 1948 yılında İsmet, 1950 yılında Mehmet, 1953 yılında Mustafa, 1956 yılında Ahmet, 1959 yılında Abit ve isminde erkek ve daha sonraki yıllarda da Tuba isminde bir kız çocuğu dünyaya gelir.
1959 yılına gelindiğinde her şeyi öğrendiği babası Abit Çekirdek 69 yaşında hayata veda eder...
Bütün yük Fahri Usta’nın omuzlarına binmiştir artık...
O yıllarda Fırat kenarındaki köylülerin susuzluktan soğan bile yetiştiremediklerini yakinen bilen Fahri Usta, boşa akıp giden Fırat’ın suyunu toprakla buluşturmak için kafa patlatıyordu... Bu işi çözmek için Malatya’da İlk defa dizel bir su pompası getirip Fırat Nehri kenarına kuran Fahri Usta, Fırat’ın suyunu ulaşılamayacak yerlere ulaştırdı ve köylünün yüzünü güldürdü, ve köylü böylelikle bir süre sonra sulu tarıma yöneldi. Neredeyse Fırat Kenarında susuz köy kalmadı...
İşler artınca su pompası imalatına başladı. Bu arada otomatik un bulgur değirmeni imalatı başlamış ve bir Yahudi firmasının takım tezgahları bölge bayiliği alınmıştı...
Atölyede çok büyük Macar malı torna, sütunlu matkap ve planya gibi o zaman Malatya’da bulunmayan tezgahları getirip imalat alanını geliştirmişti. Fahri Oral un fabrikasının, Hazar Kiremit ve Tuğla Fabrikasının, Aksoğanoğlu kiremit ve Tuğla Fabrikasının önemli makinelerini imal etmiştir...
O yıllarda her garajın içinde gayrı sıhhi çalışan bir kaç tamirhane ve atölye bulunuyordu. Bu atölyeleri bir araya toplamak için küçük sanayi sitesi kooperatifini kurdu ve 850 dükkan yapılıp esnafa dağıtıldı. 23 yıl bu kooperatifin başkanlığını yürüttü. (1965-1988)
1966 yılında kendi mülkleri olan yere Çekirdek Pasajını inşa etti.
Hayırsever bir işadamı olan Fahri Çekirdek Mustafa Necati ilkokulunun ve Çavuşoğlu Sağlık ocağının arsasını bağışladı fakat isminin konulmasını istemedi.
Turizm alanında da o zamanın lüks oteli Mişmiş Oteli yaparak Malatya turizmine katkı sağlamıştır...
Bir Malatya milliyetçisi olan Fahri Çekirdek, çok fırsatlar olmasına rağmen Malatya dışına yatırım yapmamıştır...
...
...
Kendini emekliye ayırdıktan sonra, sayın Adnan Işık ağabeyimin Çekirdek Havuzbaşı adlı yazısından bir bölümle noktayı koyalım:
Dile kolay! 45-50 yıl her çeşit marangoz makinası, mobilyalar, çırçır fabrikası, torna tezgâhı, fireze, demir sökme presi, demir testere, matkap tezgâhları, dişli açmak için fireze tezgâhı, demir planya tezgâhı ile haşır neşir ol!.. 23 yıl (1965- 1988) küçük sanayi sitesi kooperatifi başkanlığı yap!..
Ve birdenbire, 50 yıllık uğraş ile nasır tutmuş ellerini “Havuz başı”nda bol köpüklü sabun ile yıkayıp işleri, oğullarına terkederek Halfetdin mahallesindeki konağın “kış damı”nda, sedirdeki yerini al.
Mevsim kış ise “kış damı”nda, mevsim yazsa avludaki “havuz başı”nda bir ayağını altına alarak bankın üzerine otur ve dostları bekle!.
Evet arkadaşının dediği gibi Çekirdek Havuzbaşında dostlarını bekleyen Fahri Usta’nın en büyük keyfi misafir ağırlamaktı. Misafirlerini genellikle atölyenin bahçesindeki havuzun başında ağırlar, buraya da “Çekirdek Havuzbaşı” derdi.
Havuzbaşı bir dost meclisiydi... Burada siyaset yapılmaz dostların dertleri sorunları konuşulur çözüm yolları aranırdı. Buraya her görüşten insanlar rahatlıkla gelir, konuşulan tek konu Malatya olurdu. Buranın tek gündemi Malatya ve sorunlarıydı.
Neredeyse Malatya’nın geleceği burada şekillenirdi...
Bana Fahri bey demeyin ben ustalıktan geldim bana Fahri Usta deyin diyecek kadar mütevazı, ömrü boyunca hep çalışmış hep bir şeyler üretmiş, toprağı suyla buluşturduğunda aldığı bir “Allah razı olsun” cümlesi için her şeyini verecek kadar cömert olan Fahri Çekirdek 27 Nisan 2013 yılında aramızdan ayrıldı.
Mekanı cennet olsun...
Yine bir değerimizi andık sizlere de hatırlattık...
Selam olsun Malatya’mın güzel insanlarına…