reklam
ALTIN
 3.714,14
DOLAR
 38,0208
STERLİN
50,0889
EURO
 42,0049

Yüzyıllar öncesinden günümüze uzanan tüm kültürel varlıklarımız, hanlarımız, hamamlarımız, camilerimiz, çeşmelerimiz, ahşaplar, kubbeler…

Her biri medeniyetimiz ve kültürümüzün sessiz tanığı, geçmişin fısıltısı, kimliğimizin bir parçası…

Nice fırtınalara, savaşlara, yıkımlara direnen bu eserler zamanla solan, çatlayan duvarlarıyla bile asaletlerini korumayı bildiler ve şimdi bir kez daha, doğanın acımasız yüzü olan depremin gölgesinden az hasarla çıkıp yeniden o şaşaalı günlerine dönmeyi bekliyorlar…

O meşum gece sabaha karşı…

İnsanlar sokaklarda, dualar gökte, yürekler ağızdaydı…

Ama gün ışıyınca gördük ki; Kervansaray hasar alsa da yerindeydi, Ulu Caminin minaresi hâlâ gökyüzüne uzanıyordu, yüzlerce yıllık taş duvarlar çatlamış ama yıkılmamıştı.

800 yıllık bir geçmişi taşıyan Malatya Ulu Camii, yalnızca bir ibadethane değil, medeniyetin zarif bir yankısıydı. Sessizliğiyle konuşur, gölgesinde huzur bulunurdu. Selçuklu’nun zarafetini, Malatyalı’nın vakur duruşunu taşıyan, yüzyıllardır nice bayram sabahına, nice dualı gecelere ev sahipliği yapan cami, atalarımızın torunlarımıza aktardığı bir mirastı.

Ulu Cami, Kervansaray ve diğer kültür varlıkları Malatya’nın ruhuydu.

Çünkü onlar sadece taş değildi, onlar birileri oralı olmasa da Malatya’nın hafızasıydı. Ve hafıza isteseniz de kolay kolay silinmezdi.

Bu kültür varlıklarına, sadece mimari bir eser olarak bakanlar büyük bir yanılgıya düşerler. Bu eserler birer umut simgesidir. Yıkımın ortasında ayakta kalmaları, bize güç verir ve bize şöyle seslenir;

“Ben buradayım, seni unutmadım. Sen de kendini unutma. Hadi silkin ve kendine gel”

İnsan kaybolduğunda tutunacak dal geçmişidir.

Bu eserler, o tutunacak dal, o köktür.

Depremler belki yıkar, ama ruhu olanı yenemez.

Tarihi yapılar sadece fiziksel olarak değil, taşıdıkları anlamla da yaşar.

Ve bugün, o anlamın ayakta kalması, yalnızca taşların değil, insanın da hayatta kaldığını gösterir. Bir kentin kalbi yalnızca insanlarıyla değil, taşında, toprağında saklı geçmişiyle atar. Yüzlerce yıl boyunca nice medeniyetin izini taşıyan tarihi eserler, bir milletin hafızasıdır aslında. Her biri, zamanın içinde sessizce ayakta duran, geçmişle gelecek arasında köprü kuran canlı birer tanıktır.

Ayakta kalmak için yüzyıllara meydan okuyan bu yapılar, bir gecede yerle bir olduğunda, sanki geçmiş bize el sallayıp veda eder. O an anlarız kıymetlerini. Her çatlak, sadece bir duvarda değil, ruhumuzda da açılır.

Depremin üzerinden neredeyse üç yıl geçti. Kültürel varlıkları ayağa kaldırmak için yeterli çaba yok.

Malatyalının aidiyet duygusunun güçlenmesini ve geleceği yapılandırmada yaratıcı düşüncesinin gelişmesini ve şehirli olma bilincinin artmasını istiyorsanız lütfen tüm kültürel varlıklarımızı bir an evvel ayağa kaldırın.

Neden mi?

Her bir yapı, her bir eser şehrin olduğu kadar şehrin insanlarının da kimliği ve hafızasıdır.

Hafızamızı sildirmeyin lütfen…

Selam olsun Malatya’mın güzel insanlarına…

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.