ALTIN
 2.468,19
DOLAR
 32,4306
STERLİN
40,3674
EURO
 34,5013

Uzun kışlar, uzayıp giden kar örtüsü onun çocukluğunun doğal bir dekoruydu. Koyunlar, kuzular, atlar, kurtlar, tavuklar, kuşlar, çevresinden hiç eksik olamayan canlılardı.

Bir gün babası yeni bir at alıp getirmişti eve. Gösterişli bir attı, ama kendini pek kurallarla bağlı görmüyordu hayvan. Köyün öteki atlarının dışında dolaşıyor, atlara yasak bölgelerde otluyor, canı istediği zaman eve dönüyordu. Kısacası kendi kurallarına göre yaşama alışkanlığındaydı hayvan.

Bahar geldiğinde, ince, uzun bacaklı, gözleri iri iri açılan bir tay doğurdu.

Anne olmak onun gemlenemez duygularını daha bir azdırmış, büsbütün başıboş davranmaya başlamıştı. Kimi geceler eve dönmüyor, tüm ev halkı dere tepe dolaşıp atla tayını aramak zorunda kalıyordu.

Böyle böyle yaz geçti, güz geldi. Güz soğukları başladı. Kış kapıya dayandı. Bir gece ansızın kar bastırdı...

At ve tayı dışarıdaydı yine!

Geceleyin bir yere kadar gidip sonra eve döndüler; o gece uyudular.

Ev halkı sabah erkenden yine dere tepe demeden yollara düştü, ana atla yavrusunu aramaya başladı.

Çocuk bir başına, karlara bata çıka, dağ bayır hayvan aramaya alışkındı.

Birden, dere kıyısında deliler gibi dönüp duran bir at gördü uzaktan...

Biraz daha yaklaşınca, atın, kurt çemberinde yaşam savaşı verdiğini gördü! Yavrusunu korumak için dört dönüyor, arka ayaklarıyla sürekli çifte atıyor, yorulmak nedir bilmiyordu! Canını dişine takmıştı hayvan. Tayı göğsünün altındaydı.

Aç kurtlar da atılım üstüne atılımda bulunuyordu. Yavruyu ya da ana atın bir yerlerini kapmaya çabalıyorlardı. Ama şimşek hızıyla inip kalkan bacakların şiddetinden korkup hemen uzaklaşıyorlardı.

At fırsat vermeksizin kurtlara çifte sallıyodu. Arada bir başını uzaklara doğru uzatıp acı acı kişniyor, yardım istiyordu.

Bu savaşın geceden beri sürdüğü anlaşılıyordu. Kurtlar bir an geriye çekilip oturuyor, kısa bir dinlenmeden sonra yeniden saldırıyorlardı!

Çocuk daha fazla duramadı yerinde.

Yerden toplayıp kucağında taşıdığı taşları kurtlara doğru fırlatmaya başladı. Çeşitli yönlerden fırlatarak taşları, çok sayıda kişi varmış gibi göstermeye çalışıyor; ayrıca köpek gibi havlayarak korku salmaya uğraşıyordu.

Bu beklenmedik taş yağmuru üzerlerine rastlayan kurtlar iki ateş arasında kaldıklarını sanıyordu. Saldırı planlarından cayıp karşı yamaca doğru geri çekilmeye başladılar.

O zaman anaç at ve tayı rahat bir soluk aldı. Geceden beri süren savaşın sonuna gelmişlerdi.

Çocuk yanlarına yaklaştı, önce, korku içindeki tayın boynunu okşayarak rahatlatmaya çalıştı.

Ana at, sevinç içinde kişniyordu.

O hırçın, yavrusunun yanına kimseleri yaklaştırmayan ana at, bu kez çocuğa sevgiyle başını uzattı, dudaklarını ona değdirdi. Bu hareketiyle, çocuğun, üzerine binmesini istediğini gösteriyordu.

Onu sırtına alır almaz evin yolunu tuttular.

At ile tayını kurtların pençesinden kurtaran çocuk köyde bir kahraman olarak karşılandı!

Yetişkin insanlar ona ve atına övgü sözleriyle sesleniyordu... Çocuksa, yaşadığı olayı ballandıra ballandıra anlatıyor; özellikle ana atın yiğitliğini yere göğe sığdıramıyordu!

Atın kahramanca savaştığını dinledikçe ona hayranlık duyuyor; sahip olmak istiyorlardı. Ama çocuğun babası atını satmaya yanaşmıyordu.

Bunun üzerine atın daha sonra doğrucağı taylara müşteri oldular. Parası olan ön ödeme yaptı; parası olmayan koyun ve inek vermeyi önerdi.

Çocuğun babası bu alışverişten memnun, eline geçen parayla oğluna bir takım giysi alma sözü verdi. Çünkü bu kazançlı alışveriş onun eseriydi.

O çocuğun adı Garip Tatar'dı.

Gün gelecek, yazdığı kitaplarla Türkiye onu Ümit Kaftancıoğlu olarak tanıyacaktı.

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.